Medya dayanışması

2019'dan beri yani 6 senedir çok sayıda basın mensubunun basın kartları hiçbir hukukî dayanağı olmaksızın yenilenmiyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı neden yenilenmediğinin izahını dahi yapmıyor.

Basın İlân Kurumu, resmî ilanları ya hiç vermiyor, ya da kesintiye gidiyor.

RTÜK, özellikle muhalif televizyonlara ceza üstüne ceza yazarken, ekranları karartıyor.

TMSF bazı özel televizyonlara "kayyım" atayarak susturma yoluna gidiyor.

Devletin resmî kurumları adeta medyayı terbiye etmeye çalışıyor.

Bu ve bunun gibi medyaya yönelik baskılara dikkat çekmek için Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, baskılara maruz kalan medya temsilcileriyle parti genel merkezinde bir araya geldi. Arıkan, baskıya maruz kalan medya mensuplarını dinledi, görüşlerini açıkladı.

Toplantının başlığı "Medya dayanışma toplantı"ydı. Siyasetçilerin bu manada yaptığı ilk toplantı olması itibariyle da önemliydi.

***

BASKILAR ARTTI

Samimî bir ortamda geçen toplantı öncesi Genel Başkan Yardımcısı, toplantıyı organize eden gazeteci dostumuz Mustafa Yılmaz'a, Yeni Asya'nın gerek basın kartı gerekse de resmî ilânlar konusunda yaşadığı sıkıntıları anlattığımızda, en büyük sıkıntı çeken gazetelerden birisinin Yeni Asya olduğunu ve bunu genel başkanın da yakından takip ettiğini söyledi.

Her gazetecinin, demokrasinin işlerliği açısından kritik bir görev üstlendiğine dikkat çeken Arıkan'ın medya üzerindeki baskıların arttığı, ekonomik ve siyasal şartların zorlaştığı bir dönemde, bir dayanışmanın ortaya konmasının hem anlamlı, hem de gerekli olduğunu söylemesi dikkat çekiciydi.

Medyanın, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığına dikkat çeken Arıkan iktidarın medyayı iki yolla kontrol altına almaya çalıştığını anlattı. Arıkan, bunlardan birisinin ilân, reklâm kesintileri, cezalar ve adaletsiz reklâm dağıtımı olarak ekonomik, diğerinin siyasî baskı olduğunu belirtip, bunları "sansür, gözdağı ve hedef gösterme" olarak isimlendirdi.

***

REKLÂMLA TERBİYE

Arıkan, Türkiye'de kamu reklâm pastasının muhalif basına neredeyse hiç verilmediğini dile getirirek, bu durumu medya üzerinde "reklamla terbiye yöntemi" olarak isimlendirdi.

Şu çarpıcı örneği verdi. "2025 ilk 10 aylık dönemde, iktidarın kontrolünde olan TMSF bünyesindeki şirketlerden, iktidara destek veren televizyon kanallarına verilen reklam süresi 14 milyon 810 bin 298 saniye. Bu inanılmaz bir rakam. Peki bunun karşılığında, muhalif diye adlandırılan, televizyon kanallarına verilen reklam süresi ne kadar Sıfır! Bu zulümdür, haksızlıktır. Muhalif diye tanımlanan basın yayın organları resmî ilânlar kesilerek, reklâmlar yönlendirilerek ya da kapatmalarla susturulmaya, terbiye edilmeye çalışılıyor" değerlendirmesi ise dikkat çekiciydi.