Siyasette mahcubiyet tartışması yaşanıyor.
Bir sokak röportajındaki söylerinden dolayı 18 gün tutukla kalan Dilruba Kayserilioğlu'nun CHP'nin düzenlediği bir programda protokolde oturtulması Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisini çekti.
Erdoğan tepkisini "İnsanda biraz mahcubiyet duygusu olur, insanda biraz millete ve milletin iradesine saygı olur, insanda biraz hakaret ile düşünceyi ayıracak kadar feraset olur" ifadeleriyle dile getirirken, Özgür Özel ise adı geçen hanım adına özür diledi ve Erdoğan'dan bundan önce muhalefete ve onlara oy verenlere söylediği "yakışıksız ifadeler"den dolayı özür dilemesini istedi.
Hiç kimse Erdoğan'dan özür dilemesini beklemiyor ama asgarî ücretliye, emekliye, dar gelirliye yaşattığı ekonomik sıkıntıdan, yaşanılan adaletsizliklerden mahcubiyet duyup duymadığını merak ediyor.
"Bir gün mizan kurulur..."
Geçtiğimiz Mart ayında Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na seçilen Kadir Özkaya'nın AYM üyeliğine seçilen Doç. Dr. Metin Kıratlı'nın "Ant içme ve Bireysel Başvurunun Kabulünün 12. Yıldönümü Tören"inde yaptığı konuşma çok ses getirdi.
Özellikle, "Bugün adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lâkin hepimiz geçiciyiz, bizi de bir gün sorguya çekecekler, bunu da unutmayalım. Unutmayalım ki bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizlerden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, o günler gelmeden bugünün kıymetini bilelim. Bir gün bize de sıra gelecek" sözleri sosyal medyada en çok paylaşılan ifadeler oldu.
Yargıda yetki tartışmaları adalete güveni azaltırken, Türkiye hukukun üstünlüğü alanında 148, demokrasi endeksinde ise 167 ülke arasında Uganda, Gambiya, Guatemala'dan sonra 102. sırada yer aldığı gerçeği ortaya çıkarken, Özkaya'nın açıklamaları dikkat çekici bulundu.
ASAL Araştırma'nın "Türkiye'nin en önemli sorunu nedir" sorusunu yönelttiği ankette, katılımcıların yüzde 54.5'i ekonomi ve hayat pahalılığı cevabını verirken, ikinci en büyük sorun ise adaletsizlik olmuş. Sonraki başlıklar ise mülteciler, işsizlik, eğitim, terör, ahlâkî değer kaybı şeklinde devam ediyor.
Adalete güveni artırmanın yolu büyük adalet sarayları yapmak olmamalı... Özkaya'nın da dediği gibi, "Hâkim ve savcılar herhangi bir dışsal etki altında kalmadan, çekinmeden, endişe duymadan, tarafsız bir tutumla pozitif hukuk düzenimizin öngördüğü çerçeve içinde özgürce karar vermelidir..." Yine, Başkan'ın ifadesi ile "yanlışlardan kaçınmalıdır."
Siyaset okula, camiye, kışlaya sokulmadığı gibi yargıya da sokulmamalıdır. Adalet terazisi düzgün tartmazsa herkes adalet arar hâle gelir. Tıpkı bugün olduğu gibi...