Çalış(may)an gazeteciler günü!

Çalışan Gazeteciler Günü'nde ekonomik kriz sebebiyle gazete kâğıdına yapılan yüzde 200'lük zam ve çok sayıda gazetecinin işsiz kalması hem gazeteciler için hem de gazeteler için zor ve sıkıntılı bir dönemin geçmesine sebep oluyor. Bu yüzden de gazeteciler buruk bir kutlama yapıyor, daha doğrusu yapamıyor.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gazetecilerin ekonomik krizden ciddî ölçüde zarar gördüğünü gösteren bir rapor yayınladı. 12 bine yakın gazetecinin işsiz kaldığı bir ortamda çalışan gazetecilerin de bırakın yoksulluk sınırı, açlık sınırının altında maaş aldığı belirtilen raporda, çalışan gazetecilerin aldıkları maaşlardan örnekler verildi. Yine G7 Gazeteciler Platformu da bütün medya çalışanlarının hem maddî hem de manevî anlamda zor şartlar altında çalıştığını ve en azından maddî anlamda yüzde 40 zam yapılması gerektiğini açıkladı. SIKINTI SADECE EKONOMİK DEĞİL! Tabiî basının sıkıntısı sadece ekonomik değil. Akreditasyon ayıbından tutun da Basın İlân Kurumu'nun bazı gazetelere uyguladığı ilân kesme cezası ya da sınırsız olarak ilân cezası vermesine, RTÜK'ün "muhalif" diye târif edilen televizyonlara ağır cezalar vermesinden Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın bazı gazetecilerin haksız ve hukuksuz basın kartını yenilememesine kadar gazeteciler birçok mesele ile karşı karşıya... İletişim Başkanlığı yenilenmemeye gerekçe oluşturmak adına Basın Kartı Yönetmeliği'nde yaptığı değişiklik Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuştu. Başkanlık bu karar üzerine karara uyup basın kartlarını değiştirmek yerine başka bir yönetmelik hazırlayıp Danıştay'a sundu. Bu değişikliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması için geçen yıl 24 Haziran'da dâvâ açıldı, ama henüz sonuçlanmış değil. Öyle görülüyor ki, dâvâ iptal yönünde çıksa da yeni bir yönetmelik yayınlanıp bu hukuksuz uygulama -maalesef- devam ettirilecektir. BASIN KARTINI YENİLEME HABER ALMA HAKKININ İHLÂLİDİR! Basın kartı yenilenmeyen gazetecilerin sayısı binlerle ifade edilirken, medyanın örgütlü olduğu onlarca dernek, federasyon olmasına rağmen içinde üyelerinin de olduğu basın kartı yenilenmeyen gazetecilerle ilgili kuvvetli bir tepki göstermemeleri, bu hukuksuzluk karşısında sessizliğini koruyor olmaları da ayrı bir garabet. 20 yıl basın kartı taşıyanlara komisyon kararıyla verilen Sürekli Basın Kartları'nın da yenilenmemesini de hukukla izah etmek mümkün değil. Basın kartlarının yenilenmemesi en başta da haber alma hakkının engellenmesi anlamına geliyor. Demokrasilerde basın dördüncü kuvvet olarak bilinir. Maalesef şu anda basın ilk onda dahi yer alamıyor. Demokrasinin vazgeçilmezleri arasında basın hürriyeti olması gerekirken, geldiğimiz noktada basın hürriyetinden söz etmek neredeyse imkânsız. Bunun eksikliği dahi söylenemiyor. Medyanın bazı dönemlerde birinci kuvvet gibi hareket etmesi de yanlıştı. Şu anki durumu da yanlış. Bunda basının "tek ses" olmasının ve yüzde 95'e yakın gazetenin iktidarın kontrolünde olmasının da etkisi büyük. (2018 Uluslararası Basın Enstitüsü Raporu'na göre, AKP iktidarının medyayı kontrol etme oranı yüzde 95 olduğunu açıklanmıştı. Şimdi daha fazla.) BASINA GÜVEN UTANILACAK SEVİYEDE! Yapılan araştırmaya göre, her 5 vatandaştan 3'ü ülkemizde basın hürriyetinin olmadığını ve her 5 vatandaştan 3'ünün medyadaki haberlere güvenmediği ortaya