ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, ülkesinin uzun yıllar sürdürdüğü "rejim değiştirme ve ulus inşası" politikalarının sona erdiğine dair dikkat çeken bir açıklama yaptı.
Gabbard'ın bu açıklaması, Washington yönetiminin dış politikasının yanı sıra ABD merkezli küresel sistemin bir dönüşüm sürecinde olduğuna ve hatta bir kırılma anında olduğumuza işaret ediyor olabilir.
Tek bir açıklamadan bu ölçüde büyük anlamlar çıkarmak doğru olmasa da, uluslararası düzenin krizde olduğuna dair başka emarelerden de söz edilebilir. ABD politikalarındaki dönüşüm sürecinin konjonktürel mi, yapısal mı yoksa sistemik mi olduğu sorusuna kesin bir yanıt vermek zor.
Ancak bu açıklama, ABD tarafından temsil edilen Batı hegemonyası dışında kalan toplumlar açısından, uluslararası sistemin kuruluşundan itibaren maruz kaldıkları dayatma ve müdahaleler bağlamında önemli bir sorgulama fırsatı sunuyor.
Gabbard'ın bahsettiği "rejim" ve "ulus" kavramları, Batı merkezli modern devlet anlayışıyla iç içe geçmiş durumda. Modern ulus-devlet, Batı dışı toplumlarda-en yoğun hissedildiği biçimiyle Müslüman coğrafyada-çoğunlukla dış müdahaleler ve sömürge sonrası sınırlandırmalarla inşa edildi. Bugün Müslümanların çoğu, devletin sınırları ve ulusun tanımı konusunda hala dış dayatmaların ve kurguların gölgesinde yaşıyor.
Gabbard'ın açıklaması, Batı dışı toplumlarda rejimlerin kendi iç dinamikleriyle değil, dış müdahalelerle şekillendiğini gözler önüne seriyor. Buradaki kritik nokta, ABD açısından nasıl bir değişim aşamasında olunduğundan ziyade, Müslüman toplumların kendi siyasi ve toplumsal modellerini dış dayatmalardan bağımsız olarak yeniden kurabilme yetisine sahip olup olmadığıdır.

4