Kıskançlık insanı küçük düşürür

Dozunda kıskançlık davranış bozukluğudur ama aşırısı çok daha ciddi bir hastalıktır. Mekandaki o adamınki ise 'hastalıklı' seviyeye doğru ilerleyen bir kıskançlık gibi görünüyordu. Ortada kıskanılacak bir durum yoktu, zaten o kadının da bu adamla en ufak bir ilgisi yoktu.Amatör olarak DJ'lik yaptığımı beni takip edenler bilir. Gitmekten hoşlandığım bazı mekanlara setimi kurup, oluşturduğum listelerle hem o mekandaki insanları, hem de kendimi eğlendirmeyi seviyorum. DJ kabini, benim için yoğun işimden arta kalan zamanlarda nefes alma alanı olduğu kadar aynı zamanda bir 'gözlem kulesi' işlevi görüyor. Bir eğlence mekanında dakikalar ilerledikçe insanların 'gerçek kişilikleri'nin ortaya çıkışını gözleyerek edindiğim izlenimler, bu yazıların dayanak noktası oluşturuyor çoğunlukla. İşte yine böyle bir gecede, DJ kabininde, geçmişin esintilerinden günümüzün eğlenceli parçalarına doğru müzik yolculuğumu sürdürürken mekana kadınlı, erkekli yaklaşık 30 kişilik bir grup girdi. 20'li yaşların ortalarında oldukları belli olan bu grup aynı işyerinde çalışan bireylerdi. Belli ki çalıştıkları yerin düzenlediği yemekten çıkmışlar, protokolü evlerine göndermişler, sonra da "Hadi geceye devam edelim" deyip bizim mekana gelmişlerdi. Epey neşeli olmaları benim de hoşuma gitti. Çaldığım şarkılara hem sesleriyle, hem de danslarıyla eşlik ediyorlardı. SÜREKLİ GELİYORDU DJ'lerin en sevmediği şey, kendilerinden şarkı istenmesidir. Oluşturduğumuz listenin arasına birinin istediği şarkının girmesi hem düzeni, hem ritmi bozar. Üstelik istenen şarkı da genellikle mekanın konseptine uygun olmaz. Yine de zaman zaman bu istek yerine getirilir, eğlenenlerin kalbi kırılmaz. Şarkıları isteyenler de genellikle kadınlardır. Sözünü ettiğim gruptaki kadınlar bir süre sonra DJ kabininin önüne gelerek istedikleri şarkıları bana söylemeye başladı. Hepsini yerine getiremesem de, listemi bozmayacak şarkıları çaldım onlara. Grubun içindeki 'en neşeli' kadın arada kabinin önüne geliyor, bazen şarkı istiyor, bazen de arkadaşlarına seslenmek için mikrofonu talep ediyordu. Fakat bu kadın ne zaman gelse, yanında hep aynı erkek bitiyordu. Kadın gidiyor, erkek gidiyor, kadın geliyor, erkek geliyordu. Erkek yanıma geldiği halde tek kelime etmiyordu. SEVGİLİ DEĞİLLERDİ İşte kabinin 'gözlem kulesi' işlevi de tam bu noktada devreye girdi. Bir süre sonra bu ikiliyi izlemeye başladım. Sevgili olmadıkları çok belliydi. Ancak erkeğin davranışları kadına ilgisi olduğunu açıkça ortaya koyuyor, kadın ise kendisini sadece eğlenceye kaptırmış, anın keyfini çıkarmaya çalışıyordu. Evet, sevgili olmadığı ama olmayı çok istediği o kadını 'yabancı bir erkeğin' yanında görmekten rahatsızlık duyuyordu. Ve belki de olabilecek bir ilişkiyi, daha başlamadan çıkmaza sokuyordu. Hatta tüm çalışma arkadaşlarının yanında kendini küçük düşürdüğünün farkında bile değildi. Çünkü bir süre sonra bu erkekten, o kadının diğer arkadaşları da rahatsızlık duymaya başladı. Kadın kabine geldiğinde, yanında bir iki kadın arkadaşı daha oluyor, hatta o erkekle arasına set kurmaya çalışıyorlardı.DOĞUŞTAN GELMEZ İlişkilerdeki kıskançlık, "Sevilen