Konumuzun bu haftaki bölümünde; "müminlerin müsamahakâr ve affedici oldukları" hakikatini, inceleyip hatırlatmaya çalışacağız inşaallahü teâlâ:
5- Müminler, müsamahakâr ve affedicidirler: Ahlakî bir kavram olarak 'müsamaha'; bize karşı işlenen hata ve kusurları, -gücümüz yettiği halde- görmezden gelip karşılık vermemek; insanları, kusurları ile beraber kabul etmek ve verdikleri sıkıntılara sabır ve fedakârlıkla katlanabilmektir.
İslami bir fazilet olan müsamaha; çok asil, çok samimi, çok insancıl ve çok yönlü bir kavramdır. Müsamaha ve hoşgörü; hem gönül kazanmanın, hem de insanların gönüllerine girebilmenin sihirli anahtarıdır. Temeli barışa, güvene, sevgi ve saygıya dayanan yüce dinimiz İslam; kardeşliğin devamı, dostluğun bekası ve sosyal hayatın istikrarı için affı ve müsamahayı emreder. Ayrıca bireysel ve toplumsal hayata zarar verecek her türlü; sert, kaba, olumsuz davranış ve yaklaşımı da yasaklar. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
"Allah'tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever." (Âl-i İmran 134)
"Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve kendini bilmezlere aldırma!" (Araf 199)
Kişi, bazen farkında olmadan arkadaşını rahatsız eder veya zarar verebilir. İşte bu zarar gören ve mağdur olan tarafın, müsamahakâr davranıp sözkonusu yanlış davranışa sabredip karşılık vermemesi, sosyal faydası çok büyük olan önemli bir erdemdir. Mağdur olan taraf, şayet müsamaha göstermezse; rahatlıkla küçük bir kusurdan büyük bir kavga çıkarabilir ve her iki taraf da büyük zarar görebilir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: "Kim sabredip bağışlarsa, bu ancak büyüklerin yapabileceği değerli bir davranıştır." (Şura 43) Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: ''Ben, haklı olduğu halde çekişmeyi bırakan kimseye, Cennetin kenarında bir köşk verileceğine kefilim!''Ebu Davud 4800)
Fikrî hayatımızda da müsamahayı elden bırakmamalıyız. Şöyle ki, görüşlerimizi savunurken, başkalarının yanlışlarından çok, kendi doğrularımıza odaklanmalıyız. Çünkü kendi fikirlerimizin doğruluğunu anlatmak için, başkasının görüşlerinin yanlışlığını isbat etmek zorunda değiliz. Böyle kibar ve hassas davranırsak, faydasız polemiklerle zamanımızı öldürmemiş ve boşuna düşman kazanmamış oluruz. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
"İyilikle kötülük aynı değildir. Kötülüğü en iyi bir davranışla önle. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimsenin candan bir dost olduğunu göreceksin. Bu mükemmel davranışı, ancak sabredenler gösterebilir. Bu mertebeye ancak olgunluktan büyük payı olanlar erişebilir." (Fussilet 34)
Müsamaha çok çok önemli bir meziyettir. Şayet insanlar, birbirini hoş görmemiş olsaydı, halen birbirini öldürüp mallarını yağmalayan canlılar olurduk. Empati yapmasaydık, merhamet etmeseydik, birbirimizle konuşmak bile mümkün olmazdı. Dolayısıyla kardeşlik ve huzurun hâkim olabilmesi için müsamahalı olmak ve bazı şeylerden fedakârlık etmek gerekir.

16