Karşılığı bire yediyüz olan amel!..

İnsan ömrü çok kısa, âhiret hayatı ise sonsuzdur. Sonsuz olan âhiret hayatında karşılaşacağımız iyi veya kötü haller, dünyada yapıp ettiklerimize bağlıdır. Çünkü dünya, âhiretin tarlasıdır. Bunun için akıllı, tedbirli ve ileriyi görebilen bir mümin, şu fâni dünya hayatında daima âhirette kendisine faydası olacak iyi işler yapar. Hep insanlara hizmet etmek için çırpınır. Sadece iyilik yapmakla iktifa etmez, aynı zamanda başkalarını da iyilik yapmaya teşvik eder ve bu konuda onlara yardımcı olur.

İyiliğin en önemli çeşitlerinden biri de "infâk"tır. Bu da Allahü Teâlâ'nın rıza-i bârîsini ve yüce hoşnutluğunu kazanmak gayesiyle; fakir ve muhtaçlara maddî veya manevî yardımda bulunmak, demektir. Dolayısıyla "infâk" kavramın içine; kişinin yakın ve uzak akrabalarına, tanıdıklarına ve tüm ihtiyaç sahiplerine yaptığı aynî ve nakdî katkılar girdiği gibi manevî değeri olan; ilim öğretme, nasihat etme ve yol gösterme gibi çabalar da girer.

Binaenaleyh herkesin imkânlarına göre mutlaka yapabileceği bir "infâk" çeşidi vardır. Buna göre zengin servetini harcayarak, makam sahibi itibarını iyi yönde kullanarak, âlim ilmini öğreterek, güçlü olan kişi hakkı ve haklıyı savunarak ve tecrübeli kişi ihtiyacı olana nasihat ederek "infâk"ta bulunabilir. "İnfâk"ta bulunanlar; sahip oldukları bu güzel ahlâk sayesinde Allahü Teâlânın rahmetini, cennetini ve rızâsını kazanacakları için hayatlarını kendilerinden beklenen yönde ve şekilde yaşamış bahtiyar kimselerdir. Allahü Teâlâ, bizleri de onlardan eylesin…

Yüce dinimiz İslâm, özellikle zayıfları, güçsüzleri, kimsesizleri, yetimleri, yoksulları ve muhtaçları himaye edecek kurallar getirmiş, onların toplumla bütünleşmelerini sağlamak ve hayat şartlarını iyileştirmek için gerekli önlemleri almıştır. Bu meyanda karşılıksız vermenin yüce Dinimiz'deki formu olan "infâk", hem dinî bir ideal hem de toplumsal bir sorumluluk olarak İslâm toplumunda bireyler arası ilişkileri şekillendiren günlük davranışların ilham kaynağı olmuştur.

Yüce Dinimize göre insanın sahip olduğu mal ve servetin asıl sahibi Allahü Teâlâ'dır ve emanet olarak verdiği bu servetten muhtaçlara "infâk"ta bulunmayı tavsiye etmiştir. Yüce Rabbimiz celle celâlüh, "infâk"ta bulunanlara büyük mükâfat vereceğini de vaad buyurmuştur. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

"Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, iyiliğe asla eremezsiniz. Ne infâk ederseniz Allah onu hakkıyla bilir." (Âl-i İmran 92)

"Allah ve Rasûlü'ne iman edin; O'nun geçici olarak yönetimini size bıraktığı servet, akıl ve istidat gibi şeylerden Allah yolunda harcayın. Sizden iman edip Allah yolunda harcayanlara büyük bir mükâfat vardır." (Hadid 7)

"Onlar (o takvâ sahipleri,) gaybe iman eder, namazı dosdoğru kılar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler