Bu hafta dış politikadaki önemli gelişmelere rağmen, uyuşturucu konusunu ele almak istedim. Çünkü toplumsal ve bireysel bir kriz olan uyuşturucu bağımlılığı, iç ve dış siyasetin gölgesinde kalmasını istemedim. Zira toplumda hayatları doğrudan etkileyen uyuşturucu bağımlılığının neden olduğu dramlar yaşanırken, dış politika yazmanın bir anlamı yoktur.
Ancak her kesimden duyarlı insanlar, bu konuyu gündemlerine alırlarsa, toplumda bir farkındalık oluşur. Uyuşturucu bağımlılığına ilişkin toplumda şikayetler artıyor. Bağımlılığın artması gençlerimizi, ailelerimizi ve toplumumuzun geleceğini ifsad eden büyük bir tehdit oluşturuyor.
İçinde muhabbetin, umudun yeşermesi gereken evlerde korku ve gözyaşı ile yürekler parçalanıyor. Çünkü o evlerden çok sevilen gençler, uyuşturucunun karanlık çukuruna düşüyor. Bağımlılık sadece gençleri değil, annelerin sabrını, babaların direncini, bir kardeşlerin çocukluğunu mahvediyor.
Bir an bir anneyi hayal edin, oğlunun ayak sesini duymak için gece boyunca uyumaz, kapı her tıkırdadığında çaresizce ''inşallah bu defa eve temiz gelmiştir'' diye içten içe dua eder. Baba, oğlunun gözlerine bakamaz. Zira her bakışta yetersizliğini hisseder. Bağımlılık, önce aileyi perişan eder.
Uyuşturucu, insanın yalnız bedenini değil, onurunu, kişiliğini, insanlığını da yavaş yavaş söküp alır. Gözler soluklaşır, yüz çöker, gülüşler unutulur. Odalarının duvarlarında aslı eski fotoğraflarda
gülümsediği hâli, artık kendisinin bile tanımadığı bir yabancıdır.
Bu illette düçar olmuş kişileri anlamak için, bağımlılıktan kurtulmuş bazı insanların hayatlarını okudum. Kısaca anladığım şudur: Bağımlılık, çoğu zaman bir tercih değil, bir yakalanma hâlidir. İlk çekimde ruhuna değen o sahte mutluluk dokunur dokunmaz, beyninde bir kapı açılır. O kapıdan sadece karanlık içeri girer ve zamanla bütün ışıkları söndürür.
Her şey, yalnızca bir çekim ile başlar ama insan, hem kendini hem çevresini altüst eden bir acının, bir felaketin, bir yıkımın fitilini ateşler. Zira bir çekimin yerini iki çekim alır. ''Bir daha olmayacak'' sözleri ''sonra bırakırım''a dönüşür. Bu kısır döngü böyle devam eder gider.

15