Okan Buruk'un kulübe çaresizliği!

Birçok Galatasaraylı, dün oynanan Union SG karşılaşmasında kaybedilen 3 puandan fazlası olduğunu biliyor.

Başlangıç onbirinden ziyade bitiriş onbirinin önemli olduğu maça G.Saray istediği gibi başlayamadı. 5-3-2 dizilen rakibin dehlizlerine giremediği gibi, ne orta sahada ne de savunmadaki sayısal üstünlüğünü oyun gücüne çevirebildi. Rakip ani ataklar ve duran toplarla hep tehditkar oyun sergilerken, Ajax maçındaki topa hakimiyet, Liverpool maçındaki fizik kalite sahada bulunmuyordu. Elbetteki eksikler nedeniyleydi bu zaaflar. 27'de Sara'nın şutu ve 44'te İcardi'nin auta giden topuna bir de Barış Alper'in az farkla auta giden şutunu ilave edebiliriz tehlike anlamında. 40'ta Sykes'in direkten dönen topu rakibin en ciddi atağıydı ama sürekli kenar top (ve korner) olanağı sunmak can sıkıcılığını koruyordu.

KORKTUĞUMUZ BAŞIMIZA GELDi

Korktuğumuz başımıza Jakobs çıktıktan ve takımın defans balansının bozulmasından 5 dakika sonra geldi. Sol kanadı teslim ettiğimiz Sallai ve Barış'ın ortaklaşa kaptırdığı topun sonrası başlayan kenar atakta yedik golü. Golden sonra toparlamamız 10 dakika kadar sürdü. Sonrasında tribün desteği ile oyunu ele aldık. 76'daki iki pozisyonumuz heyecan üretti. Rakip geçiş hücumu kovaladı. Ancak baskın olduğumuz her pozisyon sonrası artan yorgunluğumuz, çaresizliğimizi de sahaya taşımaktaydı; kulübede kimseler yoktu.