Cumhuriyet ve spor

Yarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bugün öğleden sonra ve yarın yurtta, dış temsilciliklerde ve Yavru Vatan Kıbrıs'ta Cumhuriyetimizin 102. sene-i devriyesini idrak edeceğiz hep birlikte. Çok yaşasın Türkiyemiz.

Geride kalan 102 yılda spor adına elbette çok şey yapıldı. Kurucu Babalar tarafından hedef olarak gösterilen "Muasır Medeniyet" ilkesine uygun olarak dünya üzerinde spor alan, salon ve statlarında Türk, Türkiye adını duyurmak, şanlı bayramımızı dalgalandırmak için hemen hemen her branşta gerek federe, gerek gayrı federe binlerce Türk evladı sporcu olarak yetiştirildi bu topraklarda.

Geldiğimiz nokta memleketimizin şanına yakışır mı derseniz orada biraz soluklanalım. Böylesine büyük bir tarihe ve şanlı geçmişe sahip, dünyada eşi benzeri bulunmayan tabiat güzellikleriyle bezenmiş bir ülkedeki potansiyel dünyada başka hiçbir yerde yokken, bizim sporcularımız ve takımlarımız her branşta ilk üç ülke arasında olması gerekirken ne yazık ki bunun çok çok gerisindeyiz.

Kıytırık (curling, rugby, badminton vb.) branşları saymazsak bütün spor dallarına uygun nitelikte genç insan deposu olan bu güzel memlekette sporcu üretimi ve sürdürülebilir bir yarışmacı gelenek ne yazık ki oluşturulamadı bugüne kadar, gerek bireysel, gerek takım sporlarında pek esâmimiz okunmuyor dünya üzerinde. Eskiden güreş mesela bizden sorulurdu. Ata sporumuzdu, hatta bizi yenebilmek için adamlar Greko-Romen diye bir icat bile yaptılar sırf dominasyonumuzu kırmak için.

Dönem dönem yükselen, parlayan branşlar oluyor, yakaladığımız yıldızların yüzü suyu hürmetine. Güreş mesela Ahmet Ayık, Mahmut Atalay gibi acı kuvveti olan babayiğitlerin keşfini ve devamını sağlayamadığımız için uzun zaman süründük. Salih Bora ile Reşit Karabacak ile avunduk. Sonra neyse ki Hamza Yerlikaya, Şeref Eroğlu ve Rıza Kayaalp'le biten bir nesil daha bizi yıllarca taşıdı ama gerisi nanay. Son Paris Olimpiyatlarında 2 bronz alabildik güreşte.

Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu'dan sonra haltere küstük millet olarak. Boks zaten spor dalı olarak bile tartışmalı ve zaten bizde yokuz hiçbir yerde. Biraz kadın voleybolu ve biraz erkek basketbolu dışında bir okçumuz var Mete Gazoz, bir de atıcımız var Yusuf Dikeç. Ne öncesi var, ne de sonrası olacağına dair bir emâre, ümit ışığı.