Türkiye'nin Dış Politikası Ve Terörsüz Türkiye Süreci

22 Ekim 2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin meclisteki grup konuşması ile başlayan "Terörsüz Türkiye" süreci Türkiye ve Orta Doğu tarihinde bir dönüm noktasına işaret ediyor. Gelinen aşamada PKK kendini feshetme kararı alarak 11 Temmuz'da silah bıraktı. Bu sürecin Türkiye'nin hem iç siyaset dengelerini önemli ölçüde etkilediği hem de dış politika dinamiklerinden etkilendiği bir gerçektir. Özellikle yakın dönemde Türkiye'nin yakın bölgesini ilgilendiren küresel ve bölgesel siyaset dinamikleri bu sürecin gelişmesinde önemli rol oynadı. Aynı zamanda Türkiye'nin dış politikasını da yeniden şekillendirme amacı taşıyan Türkiye Yüzyılı vizyonuna uyumlu bir şekilde Terörsüz Türkiye sürecinin ilerlediğini söylemek uygun olacaktır. Uluslararası siyasette çok-kutupluluk ve Batı-sonrası dünya tartışmalarının arttığı bir dönemde Türkiye Yüzyılı vizyonu Türkiye'yi siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel açıdan güçlendirmeyi hedefliyor. Bu vizyon çerçevesinde Türkiye'nin yakın bölgesi olan Orta Doğu başta olmak üzere Kafkasya, Balkanlar ve Kuzey Afrika'da artan etkinliği söz konusudur. Terörsüz Türkiye sürecini de bu minvalde ele almakta yarar bulunmaktadır. Ayrıca süreç hem Türkiye'de hem de Orta Doğu'da potansiyellerin hayata geçirilmesini sağlayarak entegrasyon süreçlerinin ilerletilmesini beraberinde getirecektir.

Küresel Gelişmeler, Orta Doğu ve Türkiye

Küresel siyasette artan ABD-Çin rekabeti Orta Doğu'yu önemli ölçüde etkiliyor. Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle bölgeye azalan ilgisi ve Çin'in de bölgeye yönelik geleneksel mesafeli durma politikası Orta Doğu'da etkin olmalarını zorlaştırıyor. ABD'nin de dış politikasında Pasifik bölgesini öncelemesi ve Orta Doğu'daki angajmanlarını azaltma çabası bölgedeki dinamiklerin şekillenmesinde önemli rol oynuyor. Orta Doğu'da oluşacak yeni düzende bölgesel aktörlerin politikaları da önem kazanıyor. İsrail'in 7 Ekim sonrası Orta Doğu'yu altüst eden savaş eksenli politikası bölge aktörlerinin dış politikasına da etkide bulunuyor. Ancak ABD'nin Orta Doğu'dan çekilirken İsrail'in güvenliğini önceleyen politikasının yanında yeni dönemde bölgesel düzeni kendi lehine kurma politikası da bulunuyor. Trump yönetiminin başa geçmesinden sonra ABD'nin bu politikasının daha da belirginleştiği görülüyor. ABD'nin Ankara büyükelçisi olarak atanan Tom Barrack'ın aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak görevlendirilmesi de yeni bir döneme işaret ediyor. Bu yeni dönemde Körfez ülkeleri ile birlikte Türkiye'nin öne çıktığı Orta Doğu düzeninin oluşması ihtimal dahilindedir.

Türkiye'nin de yakın dönemde dış politikasındaki dönüşümler etki alanını genişletmektedir. Özellikle uluslararası sistemde yaşanan değişimler ve çok-kutuplu bir düzenin oluşma emareleri Türkiye'nin dış politikasını yeniden düzenlemesini elzem kılmıştır. Türkiye bu dönemde "stratejik otonomi" politikası uygulamaktadır. Stratejik otonomi politikası Türkiye gibi bölgesel güçlerin belli bir tarafı seçmeden çıkarları doğrultusunda hareket edebilme ve farklı seçenekleri tercih edebilme imkanına sahip olmasıdır. Küresel ve bölgesel siyasette yaşanan değişimler de Türkiye'ye fırsatlar sağlamaktadır. Bu bakımdan Türkiye; siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel açıdan etkisini arttırmaya çalışmaktadır. Uluslararası sistemin bütün aktörleri de coğrafi konumu, nüfusu, askeri kapasitesi ve ekonomik gücünü göz önünde bulundurarak Türkiye ile ilişkiler kurmaktadır. Bakıldığı zaman Orta Doğu, Kuzey Afrika, Kafkasya ve Karadeniz'de dengelerin oluşmasında Türkiye yadsınamaz bir güce sahiptir. Türkiye, bölgesel dengelerin şekillenmesinde oyun kurucu bir aktör olarak öne çıkmaktadır.

Irak'ta ve Suriye'de Gelişmeler

Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler ele alındığında Türkiye'nin bu bölgede de etki alanını genişletme imkanına sahip olduğu görülmektedir. Suriye ve Irak sahasında yaşanan gelişmeler Türkiye için riskleri barındırmak ile beraber dış politika vizyonu için yeni bir dönemin kapısının aralanma ihtimalini de barındırıyor. 7 Ekim Gazze Savaşı sonrası dönemde İran'ın bölgede azalan etkinliği, İsrail'in savaş/gerilim politikası Orta Doğu'da düzen ve istikrar arayışları, Türkiye'nin Orta Doğu'da daha fazla etkili olmasını beraberinde getiriyor. Suriye'de Esad rejiminin devrilmesi sonrası yeni dönemde ülkenin geleceğinin şekillenmesinde en önemli aktörlerden biri Türkiye olacaktır. İsrail, yeni dönemde Suriye sahasında etkin olmak için savaş/gerilim politikasını sürdürmeye devam edecektir. Ayrıca İsrail farklı aktörler üzerinden Suriye'de etkin olma yoluna gitse de bu politikanın dayanacağı bir sınır bulunmaktadır. Suriye sahasında Türkiye ile İsrail arasında gerilimlerin olma ihtimali yüksektir. Bu bakımdan Suriye'de düzen ve istikrarın sağlanmasında Türkiye önemli bir aktör olacaktır. Suriye'de siyasi ve idari sistemin nasıl şekilleneceği konusunda gelinen aşamada bir görüş birliği bulunmamakta ve Türkiye de güvenlik risklerini arttıracak fiili durumların oluşmasının önüne geçmeye çalışmaktadır.