Vergilerin artmasına ihtiyaç var mı

Son yirmi yılda bütçe açığının GSYH'ya oranı 2 civarındadır. 2009 dünya ekonomik krizi ve geçen yıl yapılan deprem harcamaları da olmazsa bu oran 1,5'e daha yakındır.

Bütçe açığı performansı bakımından Türkiye dünyanın en başarılı ülkelerinden biridir; bundan dolayı da kamu borcunun milli gelire oranı oldukça düşüktür.

Sebebi de kamu yönetiminin yüksek kalitesi değil, yüksek ithalattır fakat bugün vergiler üzerinde duracağız.

Son zamanlarda birileri zorla, vergileri, hükümetin gündemine yerleştirmek istiyor.

Türk halkının birbirine güvenmediği bir sır değil, neredeyse herkes kendisinin değil fakat başka zümrelerin vergilendirilmesi gerektiğine dair sosyal medyada tavsiye üstüne tavsiye veriyor.

Acaba Türkiye'nin bir bütçe sorunu olmadığı halde vergileri artırması doğru olur mu

Veya varsayalım ki vergiler çok artırıldı ve bütçe ilk yıl 5 fazla verdi, bunun Türkiye'ye bir faydası olabilir mi

Bu bütçe fazlasıyla yapılabilecek en doğru işlem kamu iç borçlarını azaltmaktır diyecek olanlara soralım, "zaten düşük olan kamu iç borcunun biraz daha düşürülmesinin kime ne faydası var"

Denk bütçe durgunluğa ve bütçe fazlası resesyona sebep olabilir fakat konu karmaşık olduğu için tartışmıyorum.

Başka

Kamu çalışanlarının göreli olarak zaten yüksek olan maaşları, biraz daha artırılabilir.

Başka

Emeklilerin maaşları artırılabilir.

EMEKLİLER PARANTEZİ

EYT gündeme gelince, "iktisadi akla ve 'olgusal hakkaniyet' olgusuna aykırı olmasına rağmen" ve gelirler artmaksızın emekli sayısının artmasının "mevcut yoğurda su ekleyerek daha fazla kişiye dağıtmak" olduğunu bildiğim halde destekledim; çünkü "her eve asgari bir gelir" politikasına inanıyorum.

"Aklım sağda kalbim solda" diyen Keynes'in arkadaşı ve öğrencisi Nobel Ödüllü İngiliz iktisatçı James Meade'nin "üretir ve kazanırken kapitalist gibi, paylaşır ve dağıtırken de sosyalist gibi" anlamındaki veciz sözüne ben de katılıyorum.

Fakat Türkiye'de insanlar mümkünse 50 yaşında emekli olmak ve emeklilik döneminde de, 69 yaşına kadar çalışan Avrupa'lı emeklilerden daha geniş imkânlara sahip olmak istiyor.

Avrupa "dört çalışan bir emekli" ilkesiyle sosyal güvenlik kurumlarını zar zor ayakta tutmaya çalışırken bizim rasyomuz şu anda "1,8 çalışana bir emekli" hakikatiyle boğuşmaktadır.

Dolaysıyla Türkiye'de, emekli ücretlerindeki artışlar sembolik ve parasal kalmaya mahkûmdur.

Bu bilgi kesin olduğu için de çalışanlara, emeklilik maaşına güvenmemelerini, çalıştıkları dönemde mutlaka BES'e girmelerini ve artırabildikleri her kuruşu BES'te değerlendirmenin zorunlu olduğunu tekrar hatırlatırım.

Memnuniyetle görüyorum ki BES'te biriken fonlar bir Trilyon TL'yi aştı.

Eskiden arkadaşlarımı şöyle ikna ederdim, "siz bir tam altın biriktiriyorsunuz devlet de size bir çeyrek ödül veriyor; bundan daha cömert bir katkı olur mu"

Şimdi devlet bu katkıyı 30'a çıkardı.