Geçen yazıda bankaların kredi vererek iktisadi aktiviteleri parasallaştırma sürecini ele almıştık.
Bugün tam tersini yapacağız: Kamunun "para basarak iktisadi aktiviteleri tetiklemesini" inceleyeceğiz.
Enflasyondan dolayı "şişen vergilere" ve kamunun (faiz ödemeleri hariç) ilave borçlanmalarına şimdilik "para basmak" diyeceğiz.
Yüksek enflasyon dönemlerinde devletin vergi gelirleri de yüksek olur.
Enflasyonun düşüş trendinde olduğu dönemlerde vergiler, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde tahakkuk eder ve enflasyonun düşük olduğu dönemlerde harcanır.
Kazanç dönemi ' tahakkuk ve tahsilat dönemi ' harcama dönemi gibi.
Teoriye göre kaynağı vergi olan harcamalar, enflasyona yol açmaz.
Normal şartlar altında tahsil edilen vergilerle yapılan harcamalar, Mehmet'in bankadaki parasının Ali'nin aynı bankadaki hesabına aktarılması gibidir.
Biz yine de vergi gelirlerinin nasıl şiştiğini belirtip güncele geçelim.
[a) Döviz kurları ve ürün fiyatlarının (otomobil, akaryakıt, sigara, alkollü içecek, telefon ve benzeri) artmasıyla, Devletin tahsil ettiği ÖTV ve KDV tutarları;
b) Maaş ve ücretlerin atmasıyla da, gelir vergisi ve sigorta prim tutarları ve
c) Krediler artmasıyla BSMV, Gümrük Vergileri ve bazan Kurumlar Vergisi tutarları ve benzeri gelirleri artar.]
KISMAK VEYA KISMAMAK
Devlet 2025 yılında, faiz hariç, 12,8 trilyon TL harcamış olacak.
Eğer 2026 yılında büyüme, enflasyon ve vergi artışları sıfır olsa; devletin gelirleri de, tıpkı 2025'te gerçekleştiği gibi 12,8 trilyon TL civarında kalabilir.
Fakat 2026 bütçesi 3,5 trilyon TL artırılarak 16,3 trilyon TL gelir hedefiyle bağlandı.
Para basmak kavramının bir ayağı, devletin gelirlerinde yaşanan bu 3,5 trilyon TL'lik (16,3 - 12,8) şişkinliktir.
İkinci ayağı da devletin yapacağı harcamalar için borçlanacağı tutarlardır.
Devlet bu yıl borçlanmasın istiyoruz ve bütçe giderleri de gelirler kadar olsun istiyoruz. 16,3 trilyon gelir = 16,3 trilyon gider.
AYİNESİ BÜTÇEDİR BİR HÜKÜMETİN LAFA BAKIŞMAZ
Maalesef 2026 merkezi yönetim bütçesi 16,3 trilyon TL olarak değil 19 trilyon TL olarak onaylandı.
Bir bakıma iş işten geçti.
Merkezi Yönetim Bütçesi, 16,3 trilyon TL olan gelirler seviyesinde kalsaydı enflasyon, kesin olarak düşerdi; hem de hedeflenen %16'ya düşerdi.
Ekonomi Yönetimi bunu biliyordu.
Peki ne yaptılar
"Bize 16,3 trilyon TL yetmez; 19 trilyon TL harcama bütçesi isteriz" dediler ve istediklerini aldılar.
Bu durumda enflasyon düşer mi
Bu bilgiler çerçevesinde insanın aklına hemen "Enflasyon mu devletin gelirlerini artırıyor yoksa Devletin harcamaları mı enflasyonu artırıyor" sorusu geliyor.
Güncele dönelim.
Sayın Mehmet Şimşek 2025 yılında, harcamalarda en az %1 tasarruf yapılacağını açıklamıştı.
Düşecek enflasyonun hatırına alkışlayalım.
Anlamı: Planlanan 100 birim harcama yerine 99 birim harcama yapılacak.
Alkışa devam ediyoruz.
Geçen yıl 99 birim harcamayla satın alınan ürünlerin aynısının bu yıl da satın alınacağını varsayalım.
Ve soralım; acaba bu satın almalar için ne kadar harcama bütçesi oluşturdunuz
Cevap: 128,5. (Kanunlaşan 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi artış oranı %28,5)
Anlamı: 2025 yılında 99 TL'ye satın alınan ürünler, 2026 yılında 128,5 TL'ye satın alınacak.
Yani devletin satın alacağı mal ve hizmetlerin fiyatı 2026 yılında %29,80 oranında artacak.
Peki Türkiye'deki bütün mal ve hizmetlerin fiyatı %29,80 artarsa enflasyon düşer mi, düşerse % kaça kadar düşer
ENFLASYONU ARTIŞI VE KREDİLER
TCMB, kredileri aşırı enflasyonist olarak gördüğü için düzenlemelerde aşırıya kaçıyor ve kredileri kıstıkça kısıyor.
Aslında kredilerin, iktisadi aktiviteleri tetikleyici bir olgu olmadığını; başlanmasına karar verilmiş iktisadi aktiviteleri parasallaştıran bir olgu olduğunu yani sebep değil sonuç olduğunu geçen yazıda göstermiştik.
Krediler enflasyona asla ve kata etki etmez demiyorum fakat "tutarı ve niteliği fark etmeksizin her kredi enflasyona yol açar" görüşüne de katılmıyorum.

25