Kürt sorununda sekiz aşamalı müzakere ve çözüm

Sayın Cumhurbaşkanı Türkler ve Kürtler ya da Kürtler ve Türkler diyerek Türk ve Kürt soylu olmayan Çerkez, Dağıstanlı, Roman, Boşnak, Avar, Lezgi, İnguş, Arnavut, Arap, Zaza, Pomak (Müslüman Bulgar), Torbeş (Müslüman Makedon) Müslüman Grek, Çeçen, Oset, Karaçay, Gürcü, Laz ve diğer vatandaşları kırmış olabileceğini düşündü mü acaba

Mademki konumuz soy sop işine döndürüldü biz de biraz daha geriye gidip konuya en basit ve yalın haline eğilelim.

"Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne de Türkistan" yazı serisinde, Türklerin Anadolu'ya gelmesiyle yerel halkların, muhtemelen Helenistik çağ öncesi dönemde Helen olmayan halkların, bir kısmının yüzyıllar içinde önce Müslümanlaştığını ardından da Türkleştiğini ifade etmiştik.

19. Yüzyıldan sonra bu İslamlaşmaTürkleşme süreci çok yavaşladı.

1831 Osmanlı Nüfus Sayımlarına göre bugünkü Türkiye sınırlarında 30'u gayrimüslim olmak üzere en çok 8,2 milyon kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.

Kafkas göçlerinin de etkisiyle bugünkü Türkiye sınırları dâhilindeki nüfus, 1893 sayımlarında 2,3 milyonu gayrimüslim olmak üzere 11,3 milyon kişiye yükselmişti. Müslüman nüfusun artmasının en önemli sebebi Kafkasya'dan gelen kitlesel göçler olmuştur.

Dokuz milyonluk İslam nüfusuna Türkler, Kürtler, yukarıdaki saydığım 18() etnik halk ile Doğu Akdeniz ve Mezopotamya'nın diğer Müslüman halkları da dâhildir.

Bilhassa Balkan Savaşı ve sonrasında oluşan Balkan Göçleri ve devam eden Kafkas göçleri, Balkanlıların ve Kafkasyalıların nüfus içindeki oranını artırmış olabilir fakat hiç kimse bu oranları tam olarak bilmiyor ve bilemez. Çünkü her sayımda bütün Müslümanlar, soyuna ve kavmine bakılmaksızın İslam Milleti olarak sayılmış ve kayıt altına alınmış.

Osmanlıların son döneminde ve bilhassa Cumhuriyetin ilk yıllarında Müslüman Halklara "Anasırı İslamiye" denilmiş.

Cumhuriyetin kurucuları ilk fırsatta "Anasırı İslamiye" kavramını "Türklük" kavramıyla değiştirdiler; bunun gereği olarak da yoğun bir asimilasyon programı başlattılar. Bugün, neredeyse bütün Müslüman halklar "Türklük ortak potasında" asimile oldu; Kürtlerin çoğunluğu hariç.

Kürtlerin büyük çoğunluğu hariç diğer 18() halk, kökenini unutmadığı ve değerli gördüğü halde yine de neredeyse tamamen Türkleşmiştir.

Kürtlerin büyük çoğunluğunun asimile olmamasının onlarca sebebi vardır fakat biz bu yazının bağlamı için en önemli üç sebep sayalım: Eşsiz bir sözlü kültür geleneği, yaşadıkları vilayetlerde çoğunluk olmaları ve yaşadıkları sınır şehirlerinin karşı ülkesinde de Kürtlerin yaşaması.

"Eğer Kürtler, Türkiye'nin ortası ve batısında yaşasaydı ve hiçbir şehirde çoğunluk olmasaydılar, acaba onlar da diğer Müslüman halklar gibi asimile olurlar mıydı veya talepleri bugünle aynı olur muydu ve devlet bu taleplerine daha olumlu yaklaşabilir miydi"

Bu sorunun zihin açıcı, düşündürücü ve enteresan olmasının ötesinde artık bir önemi yok.

Dağlık bir bölgede yaşamanın avantajıyla PKK silahlı bir örgüt kurup, dört ülkenin dağlarında "silahlı hak arama mücadelesine" başlayınca ve Kürt halkının belirli bir oranı da, en çok 40, bu silahlı hareket ve uzantılarını destekleyince ağır çekim devam eden "Kürt Asimilasyonu"nun hızı biraz daha yavaşladı mı, emin değilim.

Bahçeli ve Erdoğan ne yapmaya çalışıyorlar niçin "bu yola" girdiler

Cevap: Devlet, yurtdışında organize olmuş ve Türkiye'nin bütün potansiyel düşmanlarıyla etkileşim içinde olan KCK'nın (PKK'nın), Türkiye'deki Kürtleri etkilemesi hatta yönetmesinden aşırı derecede rahatsız.

2013 - 2015 dönemindeki çözüm sürecine "pata" veya "yenişmezlik" ortamında gidilmişti. Kendisini devletle eşit ve namağlup gören PKK, Öcalan'ın talimatını bilerek ve isteyerek farklı yorumlamış yani dinlememiş ve sonunda "müzakere masası" devrilmişti.

Bu defa Devlet, PKK'ya karşı kesin bir zafer kazandığına inanıyor ve bu zaferini taçlandıracak makul "bir muhatap" arıyor.

Son yıllarda bu muhatabın Selahattin Demirtaş olabileceği ileri sürüldü. Devlet, bu iddia sahiplerine şu soruyu sormuş olabilir: Selahattin Demirtaş Kürt hareketine liderlik edebilir mi Liderlik derken, KCK'nın talimatlarını reddedebilir mi ve HDP'yi, KCK'nın (PKK) emrinin, etkisinin dışına çıkarıp özerk bir hale getirebilir mi

Cevap: Selahattin Demirtaş demokratik mücadeleyi önceliyor ve halk tarafından seviliyor fakat son tahlilde KCK'nın emirlerine direnecek ve reddedecek bir karizmaya sahip olduğuna kendisi de inanmıyor.

Aynı teklif Abdullah Öcalan'a sunulduğunda derhal "bende hem entelektüel birikim var hem de karizma, ben yaparım" demiş.

Konuya ve örgüte yakın uzmanların görüşüne göre, KCK ve PYD gibi kuruluşlar bir şartla Öcalan'ın talimatlarına uyabilirler: Öcalan, onlardan gelecek talepleri Türkiye Devletine kabul ettirebilirse.

Öyle görünüyor ki eğer başlarsa, karmaşık ve uzun sürecek bir müzakere dönemi başlıyor.

Acaba neyi müzakere edebilirler, masaya ne gelebilir

Düşüncelerimizi ve muhayyilemizi özgür bırakarak yıllardır konuşulmuş konuları derleyip toparlarsak, yedi temel madde öne çıkıyor: Önce KCK'nin en maksimalist olanından başlayarak muhayyel talepleri (aslında kısa ve uzun vadeli bütün hedeflerini) reddediliş sırasına göre sıralayalım:

1) Türkiye'de Kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu vilayetlerde bir "bağımsızlık referandumu" yapılsın ve bu referandumda (51, 67 veya 75 bir oran belirlenerek) bağımsızlık çıkarsa, Kürtlere, self determinasyon hakkı gereği, kendi devletlerini kurma hakkı tanınsın.

Cevap: Hayır.

2) Eğer Türkiye'de bağımsız bir Kürt Devleti kurulursa, bu devletle Suriye'deki Rojava'yı birleştirelim ve bu yeni devlet de Türkiye'yle konfederasyon yapsın. Belki zamanla Irak ve İran Kürtleri de gelip bu konfederasyona katılabilir.

Cevap: Hayır.

3) Türkiye Irak'tan daha demokratik bir ülke olduğu için, Irak'ın Kürtlere verdiği hakların bir benzerini Türkiye de Türkiye Kürtlerine versin. Böylece Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgede kurulacak Özerk bir cumhuriyette, Kürtler, içişlerinde serbest dışişlerinde Türkiye'ye bağlı olsun.

Cevap: Hayır.

4) Anayasal vatandaşlıkta tam bir eşitlik sağlansın: Kürtçe ikinci resmi dil olsun. Türkiye'deki bütün Kürtler için Kürtçe, anaokulundan üniversiteye kadar zorunlu eğitim dili olsun.

Cevap: Hayır.

5) Sadece Kürtlerin çoğunlukta olduğu şehirlerde Kürtçe "zorunlu eğitim dili olsun". Kürtçe eğitim alanlara hükümetlerde (mesela Milli Eğitim Bakanlığında) ve bürokraside özel kontenjanlar tanınsın.

Cevap: Hayır.

6) Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, ilköğretim kurumlarında zorunlu eğitimin yerel yönetimler tarafından yapılmasını öneriyor. Türkiye de bu anlaşmaya imza atmış, bu durumda eğitim belediyelere bırakılabilir. Devletin eğitime ayırdığı bütçeler de belediyelere aktarılır. Kürt Bölgesindeki ilköğretim kurumlarında eğitim dili Kürtçe olur.

Cevap: Hayır.

7) KCK, Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi durdursun fakat İran, Irak ve Suriye'deki KCK faaliyetleri devam etsin. Bunun Türkiye'ye bir zararı olmaz. Türkiye de, PKK mensuplarını, çıkaracağı bir kanunla af etsin ve siyasi hayata atılabilmeleri için bütün sicillerini temizlesin. Öcalan'la birlikte bütün üst düzey yöneticilere siyasette, belediyelerde ve kamuda görev alabilmenin yolu açılsın.