Yaz tatilindeyiz; insanlar gevşeme, rahatlama hatta bir süreliğine bir şeyleri unutma umuduyla geziyor, tozuyor, harcıyor veya yavaşlıyor ve daha çok uyuyor vs.
Meltem esintileri, tatilcilerin yüzünde rahatlık, dinginlik ve dinlenmişlik belirtisi oluşturmuş gibi.
Fakat fiyatlar ve ekonomik gidişat hakkındaki kızgın üsluplar, hızla siyasal ve toplumsal konulara sıçrayıp insanları hırçınlaştırıyor; az konuşanların ses tonu ve seçtikleri kelimeler bile umutsuzluk ve karamsarlık yayıyor.
Beni güvenilir bulan az sayıdaki arkadaşla kuytularda yaptığım sohbetler, hiç de tatilin ima ettiği "tatlılıkta" geçmiyor.
Son iki yılda bazı şirketler son 10 yılda kazandıklarından fazla para kazandılar, sizde durum nasıl, diye soruyorum işadamı arkadaşlara. Cevapların 90'ı "bizde de aynı fakat kârlar hızla düşüyor."
Eşiyle beraber kamuda çalışan arkadaşa "biriktirdiklerinizi nereye yatırıyorsunuz" diye soruyorum; ayrıntılı ve uzun cevapların sonunda "doğru yaptıklarını" bana teyit ettirmeye çalışıyor.
Eşi çalışmayan arkadaşlar da birikim yapmaya başladı mı diye soruyorum, "onların da durumu iyileşti fakat birikim çok zor" deyip ekliyor "emeklilerin durumu çok kötü."
Muhalif olanlar, hükümete karşı sonsuz bir öfke duyuyor ve bu kızgınlığın sebebi ekonomik değil.
BEZGİNLİK BIKKINLIK VE AK PARTİHükümetin tekrar "iyi, güzel ve doğru işler" yapacağına inanan yetkili veya yetkisiz, seçilmiş veya atanmış Ak Parti taraftarı kalmamış gibi.
"Partiniz, sanki her geçen gün Anavatan ve Doğruyol gibi eriyor, bu işin sonu nereye gidiyor" diye soruyorum. Cevap çok keskin: Ya kendini toparlasın ya da erisin.
Liderlerine artık bilgelik payesi vermiyorlar, eskiden olduğu gibi "bir bildiği var" demiyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanının sonsuz yetkilerine rağmen Mahalli İdareler Seçiminde alınan mağlubiyetten sonra hiç kimseyi görevden almamasını hayra yormuyorlar: "Reis dâhil partideki herkes partiye kimin zarar verdiğini biliyor" diyorlar.
Gerçekten bilmediğim için "kim bunlar" diye soruyorum: Çok değil, her şehirde "kamu satın almalarını ve kamu atamalarını 'ayarlayan' bir düzine yolsuz" diyorlar, kızgınlıkla.
Birkaç şehirden isimler ve örnekler veriyorlar. Particiliğin olduğu her yerde olabilecek şeyler, diyorum sinirleniyorlar.
Yani 8112 972 diyorum. (81 il ve bir düzine yolsuz) Sayının bu kadar az olmasına şaşırıyorlar.
Bakanların performansını konuşuyoruz. Bakanlıkları yolsuzluk merkezi olarak görüyor ve başta atamalar olmak üzere hiç bir şeyi beğenmiyorlar.
Bazı anlatılarda yalan yanlış bilgiler olduğunu fark edip, anlatanı sıkıştırıyorum; iddialar "filanca, falancaya söylemiş ben de falancanın kardeşinden duydum"a dönüşüyor.
Konuştuğum kişilerin içinde halen görevde olan bazı seçilmiş ve atanmışlar da var; bazen muhabbetler öyle bir hâl alıyor ki onlar Ak Partiyi eleştiriyor ve ben savunuyorum.
Bu savunularda samimi olabileceğimi düşünüp bazen tedirgin oluyorlar; şaka yaptığımı söylüyor ve onlardan daha ağır eleştiriler getiriyorum, böylece Ak Partiyi eleştirme suçuna ortak oluyoruz, rahatlıyorlar.