Türkiye'de hane halkının en yerleşik tasarruf alışkanlığı altın biriktirmektir. Asırlardır güvenin sembolü olan altın, bugün de milyonların birinci yatırım aracı durumunda.
Fakat burada çok temel bir soru ortaya çıkıyor: Altın yalnızca bireyin malı mıdır, yoksa milletin ortak sermayesinin bir parçası mıdır Çünkü yastık altındaki altın miktarının 3.500 tona yaklaşması artık sadece bireysel güvenlik değil, ülkenin sermaye verimliliğini belirleyen devasa bir ekonomik gerçekliktir.
Fiziki altın; somuttur, tam kontrol sağlar ve evrensel kabul gördüğü için büyük bir psikolojik güven sunar. Ancak saklama riski, kayıp ihtimali, yüksek alım–satım makası, işçilik maliyeti ve likidite yavaşlığı gibi önemli dezavantajlara sahiptir.
En kritik sorun ise şudur: Evde tutulan her gram altın, ülkenin üretim gücüne, yatırımına ve istihdamına dönüşemeyen atıl bir sermayeye dönüşür.
Dijital altın ise modern bir çözüm sunar.
Bankalarda veya katılım finans kurumlarında tutulan altın; düşük maliyet, hızlı likidite, 7/24 erişim ve küçük birikimlerle işlem yapabilme imkânı tanır. Kurumsal riskler bulunmakla birlikte regülasyonlarla yönetilebilir niteliktedir. Dijital altın hem yatırımcının altın talebini karşılar hem de altının finansal sisteme dahil olarak ekonomiye kaynak oluşturmasını sağlar.
Bu tartışmanın yalnızca ekonomik değil, dinî açıdan da önemli bir zemini vardır. Kur'an-ı Kerim'de servetin atıl bırakılması açık şekilde eleştirilir:
"Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları acı bir azapla müjdele." (Tevbe 34)
Burada bir anlamda uyarı olarak aslında servetin toplumdan koparılması, dolaşıma sokulmaması ve faydasız bir yığın haline gelmesi üzerinedir.
İslam'da servetin değeri, dolaşması, fayda üretmesi ve toplumu güçlendirmesiyle ölçülür.
Bu çerçevede Türkiye'deki dijital altın seçenekleri yatırımcı için pratik çözümler sunuyor:
* Banka Altın Hesapları: 7/24 işlem, düşük makas, güvenli saklama.
* Katılım Bankası Altın Hesapları: Faizsiz modele uygun, birikim ekonomiye döner.

12