İslâm, kurtuluş arayanlara sayısız kapı açar

"Arayan bulur."

"Arayan, Mevla'sını da, belasını da, bulur."

Hep arayış içinde olur da neyi aradığını sorsan adını söyleyemez.

Aramayı arayanlar bahtlı insanlar.

Bir arayış içinde olmak da, aramaktır.

En iyisini yapmak, en güzelini elde etmek, en değerlisine sahip olmak için arayanlar, onlara sahip olunca arayış daha şiddetlenir.

Kapıcı olarak girmek için çalışan kişi muradına erince bir üst makam, onun üstünde bir makam… arar.

Sanatçının eserini görenler, "…işte bu" derler ama sanatçı tatmin olmaz ve o yeni ufuklara kanat açar, yeni renkler ve çizgiler arar ve bulamadan öbür dünyaya gider de arkadaşları, "Gözü arkada kaldı aradığını bulamadı" derler.

Aradığımız cennettir bizim.

Aslında hepimiz, asli vatanımız olan cenneti arıyoruz.

O güzellikler madenini/adn cennetini peygamberlerden duymuşuz ve Müslümanlar olarak iman da etmişiz elhamdülillah.

Ama her şeyin bir değeri var.

Ayet-i kerimede;

"Uğrumuzda cihat edenlere elbette yollarımızı göstereceğiz. Muhakkak Allah, ihsan yapanlarla beraberdir." (Ankebut süresi ayet29/69)

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اج'تَبَاكُم' وَمَا جَعَلَ عَلَي'كُم' فِي الدِّينِ

"Allah (yolun)da, onun cihadına layık cihat ediniz. O sizi seçti. Dinde size hiçbir zorluk kılmadı." (Hac süresi ayet22/78)

Emir, bu... hepimize duyuruldu bu emir.

Ama hocam nasıl yapalım..

Karnınız aç, babanız vefat etti -Allah (C.C.) rahmet eylesin- tek ku­ruşta miras kalmadı, yalnız başınasınız. Ne yaparsı­nız..

Yahu bir şey yaparsınız yani!.. Niye yaparsınız Çünkü içinizden mideniz "ekmek isterim, ekmek isterim, ekmek isterim" diyor. Midenizin içindeki açlık acısını his­setmeye başladığınızda, şu fırından 100 simit alırsınız, bu­rada sa­tarsınız, bir ekmek parası çıkartırsınız.

Su satarsınız çıkar­tırsınız. Hamallık yaparsınız çıkartırsınız.

Dükkân dükkân gezersiniz. "Beni işe alır mısınız beye­fendi" dersiniz. Ve bir yerde iş bulursunuz.

Bin tane kapıyı gezdikten sonra bin birinci işyerinde bulursunuz.

Acı­kınca, midesini nasıl doyuracağını yeryüzünde bilmeyen yok. Delisi bile biliyor. Delisi de fırının önüne varıyor. Öyle bakıyor. Fırıncı da bir ekmek veriyor.

Yani mide­mizdeki açlığımızı hissetti­ğimiz kadar dini tebliğ konu­sundaki açlığımızı da hissede­bilsek görevlerimizi yerine getiremeyişimizin açlığını his­sedebilsek, Allah (C.C.) bize de bir değil bin yol gösterecektir.

"Yollarımızı gösteririz diyor" dikkat edin ayet-i kerime­leri okurken. Meal bile okurken dikkat edin, "Yolumuzu gösteririz" demiyor. "Yollarımızı gösteririz" diyor.

Böyle olunca, Allah'a (C.C.) hizmet yolu çokmuş demek ki.

Allah'a (C.C.) hizmetin yolu kaç tane olur o zaman Sekiz milyar insan varsa, sekiz milyar hizmet yolu olur.

Ama sekiz milya­rın yolu da Allah'ın kitabı ve Resulünün süzgecinden ge­çecektir.

Efendim, "Ben sünneti seniyyeyi nazari itibara almıyorum" derse, kendi anlayışı içerisinde bir İslâm anlatıyor demek­tir, ki o İslâm değildir.

Ama Kur'an ve sahih olan sünnet, inanmış insanın yüreğine düştü mü, orada şekil alıyor. Suyun her kaba göre şekil alması gibi insanlarında edin­diği bilgiler insanlara göre şekil alır aslında mesela bir ata­sözü söylesem size ve bunu açıklayın desem yirmi adamın yirmi açıklama şekli olur.