Geride izimiz, sesimiz, eserimiz kalsın

Aklı başında, ergenlik çağındaki bir Müslüman'ın, menkul veya gayrimenkul malının menfaatini, Allah'ın yarattıklarına tahsis etmesi,

"Vakfettim" demesi,

Hâkimin karar vermesi,

Vakfettiği camide namazın kılınması,

Vakfettiği mezarlıkta defin yapılması,

Vakfettiği çeşmeden suyun içilmesi gibi topluma arz edilmesiyle beraber vakıf hükmü başlar.

Bütün peygamberleri örnek alan ecdadımız, tarih boyunca cami yaparak halkı beş vakit bir araya getirmişler, aynı yöne yönelmişler, omuz omuza vermişler, araya şeytanlaşmış insanların girmesine tefrika çıkartmasına izin vermemişler.

Yeryüzünde yapılan ilk evin Bekke/Mekke'deki Kâbe olduğunu Rabbimiz

Şöyle haber verir:

إِنَّ أَوَّلَ بَي'تٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِل'عَالَمِينَ

"Şüphesiz insanlar için ilk kurulan ev, Bekke (Mekke)'deki evdir. Âlemlere hidayet ve bereket için kurulmuştur.

فِيهِ آَيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِب'رَاهِيمَ وَمَن' دَخَلَهُ كَانَ آَمِنًا وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ ال'بَي'تِ مَنِ اس'تَطَاعَ إِلَي'هِ سَبِيلًا وَمَن' كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ ال'عَالَمِينَ

Orada apaçık ayetler, İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Ona yol bulabilenlerin, Beyt'i (Kâbeyi) hac etmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim küfrederse şüphesiz Allah âlemlerden gani'dir. (Herkesten zengindir, kimseye muhtaç değildir)" (Al-i İmran süresi ayet 3/96)

Bu ilk yapılan ev, zamanla harap olunca Hazreti İbrahim, oğlu İsmail'le birlikte yeniden inşa etmişler:

وَإِذ' يَر'فَعُ إِب'رَاهِيمُ ال'قَوَاعِدَ مِنَ ال'بَي'تِ وَإِس'مَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّل' مِنَّا إِنَّكَ أَن'تَ السَّمِيعُ ال'عَلِيمُ(127)

127 Hani İbrahim Beyt'in temellerini (oğlu) İsmail'le yükseltirken "Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz Sen, işiten ve bilensin" (demişlerdi). (Bakara süresi ayet 2/127)

Bütün bunlardan anlaşılanlardan biri de Allah'a, peygamberlere ve ahirete iman edenler, insanlara ve tabiata faydalı ve hayırlı olsun diye yapılan binaları imar konusunda en önde gelen arkeologdurlar.

Dünyada, en eski evi bugüne getirenler de yine Müslümanlardır.

Mektep ve medrese yaparak halkın eğitimini parasız olarak yapmaya çalışmışlar.

Ribatlar yaparak cihat için hazır kıta olarak bekleyen mücahitlerin kalacağı, eğitim alacağı ve askeri teçhizatın temin edileceği yerler yapmışlar.

Dâr-üş-Şifalar, hastaneler yapmışlar, fakirlerin parasız tedavisi yapılırken işten kaldığı günlerin parasını da vermişler.

Yol ve köprüler yaparak toplumun ulaşımını kolaylaştırarak cennete yol aramışlar.

Yol boyunca kervansaraylar yaparak, Müslüman-kâfir ayrımı yapmadan parasız konaklama sağlanmış ve ticaretin gelişmesine katkıda bulunmuşlar.

Köy ve şehirlerin temizliği, aydınlanması için kurulan vakıfların yanında fakirlerin kirlerinden temizlenmesi içim vakıf hamamları yapmışlar.

Vakıf hanlar kurarak ülke ve uluslararası ticaretin serbest alışveriş merkezlerini oluşturmuşlar.

Halid bin Velid rivayet ediyor:

"Bir adam geldi ve Allah Rasülü'ne birçok soru sordu…"Ben insanların en hayırlısı olmak istiyorum" deyince,

Allah Rasülü:

خير الناس من ينفع الناس فكن نافعا لهم

"İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır, insanlara faydalı ol' dedi." (Süyuti, Camiu'l-Ehadis, 37640 no'lu Hadis, Kenz-ül ummal 16/171 hadis 44154, asıl ana kaynaklarda rivayet edilmemiştir)

Vakfedenler bu hadisle tarif edilenler arasına girmeyi hedeflemişler.

Mimar Sinan, yaptığı eserlerle anılırken Kanuni döneminin ünlü şairi Baki de bir mısraıyla anılmaya devam ediyor.

Hani Baki:

"Avazeyi alemeDavud gibisal

Baki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş" demiş.

Bâkî'nin bu mısraını bilmeyenimiz çok az.

Demek ki çok yazmak, çok söylemek önemli değilmiş.