İstanbul emekli Müftüsü Muhterem Selahaddin Kaya Beyefendi, üniversiteden adını hatırlayamadığımbir profesörle konuşur, anlaşır ve İstanbul merkez vaizleri olan kırk kadar arkadaşa, cemaate, halka nasıl konuşulacağını, sesle el-kol hareketlerinin uyumunu, ses tonuna göre kullanılacak hareketleri, cemaatin veya halkın dinleme halini gözden geçirip onları dikkatli dinlemelerini sağlamanın yollarını anlattı.
Ben kendi adıma söyleyeyim, yüzde doksan ben, bu pratik bilgileri, bilmeden uyguladığımı, ancak hâlâ her konuşmada onun bir iki tavsiyesini hatırlar ve sessiz teşekkürlerimi hatırdan geçiririm.
Nefes kontrolünü anlatırken profesör, "Örneğiniz yeni doğan çocuklar olsun. Yakınlarınızdan yeni doğan çocuğun yatarken aldığı nefesin tenindeki etkisine bakarsanız, nefes aldığında göbekle beraber göbek altı biraz kabarır.
Siz özellikle kendi gayretinizle nefes alırsanız göğsünüzü kabartarak alırsınız.
Ama karşınızda oturan adamın nefes alışına dikkat ederseniz göbek ve altı nefese göre kabarır ve iner" anlamında bize daha başka bilgiler sunmuştu.
Yani, yemede, içmede, giymede, evde, büroda, bulunduğunuz her yerde tabii olmaya ve tabii olanı kullanmaya dikkat edeceğiz.
Tabiatı tahrip etmeyeceğiz.
Ama, fakat, anneler, babalar, öğretmenler, hocalar, profesörler… özetle insan olanlar, tabiat, yerler ve gökler insan için yaratılmıştır.
Tabiatı tahrip etmediğiniz gibi eğittiğiniz hiçbir çocuğun tabii halini, safiyetini bozmamaya dikkat ediniz.
Hiçbir insan, diğer hiçbir insana benzemek zorunda değil.
Yaratanın programına uymak, bu uyumda peygamberi Muhammed aleyhissalatü vesselamı ve diğer adı Kur'an'da bildirilen peygamberleri örek almak gerekir.
Bizler, birçok yanlışlarla doğruları birbirine karıştırıp her çağda ayrı desenlerle görünürken kendimizden başkasını kendimize benzetmeye kalkmayalım.
Rabbimiz, fıtratımızın tertemiz olduğunu ve onun değiştirilmemesi gerektiğini haber verir:
"Sen, her türlü şirke (hayatının akışında kendin gibi ölümlü insanların kriterlerini, kanunlarını, Allah katında kabul edilen İslam dinine aykırı olduğu halde o kişi veya kişileri kabul etme, Allah'a ortak yapmaya) meyletmekten arınmış olarak, yüzünü dine doğrult. Allah'ın fıtratına (yaratmasına) ki, insanları onun üzerine yarattı. Allah'ın yarattığını değiştirmek yok. İşte doğru din budur. Ancak insanların birçoğu bilmezler" buyurur. (Rum süresi ayet 30/30)
Sevgili peygamberimiz de:
"Her doğan çocuk (İslâm) fıtratı üzerine doğar. Sonra anne-babası onu ya Yahudi, ya Hristiyan veya Mecusî yapar" buyurur. (Buhari, Sahih, cenaiz 80-92, Müslim, Sahih, Kader 25, Tirmizi, Sünen, Kader 5)