Yeni jeopolitik denklemden ne bekliyoruz

Dünya siyaseti uzun süredir bu kadar belirsiz, kırılgan ve çok yönlü bir rekabetin hâkimiyetinde değildi. Artık tek bir güç merkezinin ya da tek bir çatışma alanının küresel düzeni belirlediği dönemlerin dışında olduğumuz gerçeğiyle karşı karşıyayız.

ABD'nin son yıllarda izlediği dış politika çizgisi, bu dağınık jeopolitik ortamı yönetme çabasının izlerini taşıyor. Vaşington'un dünyaya bakışı, yalnızca askeri güç projeksiyonuna değil; teknoloji, enerji, finans ve dijital güvenlik gibi yeni rekabet alanlarına da yayılan kapsamlı bir dönüşüm içinde. Bu dönüşümün rotası ise giderek daha fazla Asya-Pasifik merkezli bir okuma yaratıyor.

YAŞLANAN AVRUPA İSTİRAHATE ALINIYOR

Ukrayna savaşı sonrasında Avrupa'nın stratejik refleks üretme kapasitesindeki zayıflık, ABD'nin kıta siyasetine bakışını önemli ölçüde değiştiriyor. Vaşington, AB'yi tamamen dışlamış değil; ancak artık onu küresel dizaynın merkezinde görmüyor. Bu tercih hem savunma kapasitesine duyulan güvensizlikle hem de karar alma süreçlerindeki yavaşlıkla ilgili. Büyük bir rüya ile kurulan Avrupa Birliği kriz anlarında karar alacak bir manevraya sahip değil. Yani bir anlamda bu kadar çokseslilik Avrupa Parlamentosunu ve Avrupa Birliği'nin yönetim organlarını çözüm üretemez hale getirdi. Demokratlarla uyumlu giden AB artık Trump liderliği için yönetilebilir ama belirleyici olmayan bir ortak hâline geliyor.

PEKİN-MOSKOVA YAKINLAŞMASINA KARŞI BASKI HATTI

ABD'nin stratejisinin asıl ağırlık merkezi Çin ve Rusya arasında şekillenen yeni yakınlaşma. Vaşington bu ikilinin oluşturabileceği yapısal gücü tek bir hamleyle sınırlamanın mümkün olmadığını biliyor. Bu nedenle daha karmaşık bir yöntem izliyor. Çin'e karşı teknoloji ve tedarik zincirleri üzerinden geliştirilmiş bir üstünlük mücadelesi yürüten ABD, İbrahim Anlaşmaları ile Orta Doğu ve Hazar havzasında Kuşak-Yol'u ve enerji kaynaklarını kontrol altına almak istiyor. Rusya'yı Ukrayna cephesinde uzun süren bir savaşla meşgul eden ABD Pekin-Moskova ilişkisini yıpratacak hamleyi bekliyor. Bu satranç hamleleri ABD'nin hem Pasifik'te hem de Avrasya-Orta Doğu kuşağında kesintisiz bir baskı hattı kurmasını zorunlu kılıyor.

PASİFİK MERKEZLİ YENİ GÜVENLİK MİMARİSİNİN DOĞUŞU

Vaşington'un Güney Asya-Hint-Pasifik bölgesini kuşatmak için harcadığı stratejik enerji, AUKUS'un genişlemesiyle Japonya-Güney Kore ekseninde geniş bir yelpazede hissediliyor. Bu kuşatma Çin'in bölgesel-ticari nüfuzunun baskılanması için inşa ediliyor. ABD, askeri kapasiteyi teknoloji ortaklıklarıyla birleştirerek bölgede uzun vadeli bir güç yapısı oluşturmayı amaçlıyor. Yani bölgesel ortakların ve liderliklerin önem kazandığı bir döneme giriliyor. Bu ortakların demokratik rejimler olmasına gerek yok. Monarşiler, totaliter sistemler Trump için hiç önemli değil. Avrupa'nın gölgede bırakılmasının temel nedeni de bu yeni lokal aktörlere verilen öncelik.

ORTA DOĞU VE DOĞU AKDENİZ'DE BASKI ALANLARI

ABD'nin Orta Doğu'da yeniden aktifleşmesi, yalnızca bölgesel krizlerin kontrolüyle ilgili değildi; bu köşede defalarca yazdık. Çin'e karşı reaksiyon 2006'da başlatılan ABD-Çin Stratejik-Ekonomik Diyalog süreci ekonomik sorunların yönetimi için kurulmuş olsa da, bu süreç Çin'in büyümesini kontrol altına alma ihtiyacını yansıtan bir adım olarak yorumlandı. Ticaret çevreleri için fırsatlar sağlayan bir ülke algısı yükselirken, Çin'i askeri uzmanlar ve teknoloji uzmanları tehlikeli buldular ve tehdide karşı güçlü bir lobi oluştu.