Yalakalık, söz ile yapılan heykeltraşlıktır:
 Her övgü, patronun egosundan bir heykel yontar; ne kadar büyük, o kadar etkileyici...
 İltifat, ölçülüyse sanattır: 
 "Efendim çok zarifsiniz" güzeldir, "Efendim siz zarafetin yürüyen hali gibisiniz" biraz fazla yağlı boya.
 Yalaka, kelimeleriyle ortamın feng shui'sini ayarlar:
 Güçlülerin enerjisi merkezde, diğerleri kenarda; dekoratif olarak.
 Yalakalık bir balettir:
 Sessiz, zarif, incelikli...
 Yanlış adımda düşülür, ama iyi oynanırsa alkış garantidir.
 Her 'Siz zaten öyle bir lidersiniz ki' cümlesi, görünmez bir portreye atılmış fırça darbesidir:
 Ne kadar çok övgü, o kadar belirgin bir siluet.
 Yalaka, kelimelerle müzik yapar: 
 Cümleleri ahenkli, ses tonu tınılı; bazen bir caz doğaçlaması gibi "ne dediği değil, nasıl dediği" önemlidir.
 Gerçek bir yalaka, eleştiriyi bile övgü gibi sunar: 
 "Bu eksikliği ancak sizin gibi biri fark edebilirdi" repliğiyle sanatçılığını konuşturur.
 Yalakalık, gölge sanatıdır: 
 Patron ışıkta parlar, yalaka onun silueti gibi sessizce takip eder.
 İyi bir yalaka, varlığını hissettirir ama hiç görünmez: 
 Tıpkı bir tiyatro sahnesinin arkasındaki ışıkçı gibi, bütün etki onun eseridir ama alkış hep başkalarınadır.
 Yalakalık, anlık bir enstalasyon gibidir:
 Ortam değişir, patron değişir, yalaka anında uyum sağlar; kamuflaj yeteneği yüksektir.
 Yalaka, her ortama uygun bir sanat eseridir:
 Ofiste klasik müzik gibidir, düğünde halay başı, plazada soyut tablo.
 Söylem biçimi yalakalığın çerçevesidir:
 Aynı cümle "samimi övgü" mü yoksa "kâr amaçlı yorum" mu, çerçevenin kalitesiyle anlaşılır.
 Yalakalık, performans sanatlarının en zorudur: 
 Her an tetikte olmayı, mimik kontrolünü, anlık duygusal dönüşleri içerir.
 Yalaka, toplumsal 

									
								
									73