Ütü paradoksu

BAZI insanlar sabah meditasyon yapar.
Bazıları yoga...
Biz
Biz sabahları "Ütü fişte mi kaldı" endişesiyle ruhumuzu ütülüyoruz.
Evden çıktın.
Kapıyı kilitledin.
İçinde bir huzur var.
Sonra... bir karanlık çöker.
İç ses konuşur:
"Peki ya ütü hâlâ oradaysa" Sanki ütü, fişte kalınca Voldemort'a dönüşecek.
Beyninle mini tartışma başlar:
- Kapattım.
- Ama hatırlamıyorsun.
- Ama hep kapatırım.
- Ama bu kez farklı olabilir.
- SUS!
Ve böylece kafanın içinde 3 saat süren bir CSI: 'Ütü kalmış mı' bölümü başlar.
Zihinsel Montaj Sekansı:
Ütüden çıkan dumanla yangın başlar.
Apartman cayır cayır yanar.
Komşular bağırır:
"Kim yaptı bunu!" Polis kapını çalar:
"Fişin izini sürdük.
Sensin!" Ve sen gözaltında:
"Ben sadece kırışıkları yok etmek istemiştim..."
Gerçekte ne olur
Hiçbir şey.
Evet, çünkü ütü:
Kendi kendine kapanır.
Sen zaten 20 kere kontrol etmişsindir.
Ama beynin "Yeterince paniklenmezsen evin yanar" inancıyla çalışır.
Çözüm önerileri:
Fiş defteri:
Her çıkışta not al: "Ütü fişi çekildi, yeminle." Fiş selfie'si:
Utandırıcı olabilir ama "ütüyle selfie" seni kurtarır.
Ütü mantrası:
Her sabah 3 kez tekrarla:
"Ben fişi çeken bir bireyim.
Evim alev almayacak." Sen ütüyü değil, ütü seni fişlemiş.
Bir yandan ütü yok ama kafan duman altı.

BUNU BİLİYOR MUYDUN
Amerika Birleşik Devletleri'nde, bir restoran, müşterilerinin bazen sıra dışı bir şeyler denemeye hevesli olduğunu fark edince, menüsüne "Asla denemeyin!" yazan büyük bir uyarı eklemek zorunda kaldı. Bu uyarının hemen altına ise oldukça ilginç bir açıklama eklenmiş: