Sır... Kulağa ne kadar gizemli, ne kadar derin geliyor değil mi "Kimseye söyleme" denildiğinde birden atmosfer değişir, hava ağırlaşır, kalp atışları hızlanır. Ama bazı insanlar var ki, o an adeta panik butonuna basılmış gibi hisseder. Çünkü onlar için sır tutmak; suya düşüp nefesini tutmak gibidir. En fazla iki dakika dayanabilirler, sonra "Boğuluyorum" diyerek pat diye söylerler.
Sır tutamayan insanlar, genellikle çok sevecen, çok konuşkan ve "Ben öyle dedikoduyu sevmem ama..." diye başlayan cümlelerin ustasıdır. Bu cümlenin devamında gelen her şey, dedikodunun yüksek oktavlı versiyonudur.
Bazıları o kadar profesyoneldir ki sır verirken bile "Bak bunu sadece seninle paylaşıyorum" diyerek bir zincir başlatırlar. Sonra o zincir büyür, büyür, büyür... En sonunda o sır, pazarda limon alan teyzenin bile dilindedir.
Sır Tutamayanların Türleri:
Duygusal Sızdırıcı:
Bu tipler sırrı tutmak ister ama duygularına yenilir.
"İçimde tutamadım" derler ama aslında içlerinde tutmaya çalışmamışlardır. Onlar için paylaşmak bir terapi, sırlar ise bir stres topudur.
"Bak anlatmasam içim şişiyor!" Derler ve gerçekten de anlatmayınca mide ekşimesi yaşadıklarına inanırlar.
Kazaen Konuşanlar:
Bu türler tehlikelidir çünkü niyetleri kötü değildir. Bir anda ağızlarından kaçırıverirler.
"Aa doğru ya sen bilmiyordun!" Cümlesiyle başlayan her şey, bir dostluğu bitirebilir.
Bilgi Gururluları:
Sır tutamayanların en parlak versiyonu. Onlar için "sır" sadece bir sosyal sermayedir.
Bilgiyi ellerinde tutmak, anlatma hakkını verir.
"Ben aslında biliyordum da, şimdi herkes konuşunca söyleyeyim dedim." Cümlesini kurduklarında, evrende bir sır daha yok olur.
Masum İsim Vermeyenler:
"Bir arkadaşım var ama kim olduğunu söylemem" diyerek başlarlar. Üç cümle sonra: