HER sabah milyonlarca insan aynı sahneyi oynuyor:
Gözler açılıyor, beyin açılmıyor.
Vücut fiziksel olarak uyanmış, ama ruh hâlâ uyku modunda.
Bu aşamaya bilimsel olarak "uyanıklık" deniyor; halk arasında ise "mal mal bakma evresi" olarak biliniyor.
Bu evre genellikle 5 ila 20 dakika arasında sürüyor.
Bazı gelişmiş modellerde (özellikle kış aylarında) bu süre öğlene kadar uzayabiliyor.
Kişi bu süreçte sabit bir noktaya genelde duvar, tavan, ya da prize bakarak hayatı sorguluyor.
Kafasında şu cümleler yankılanıyor:
"Ben kimim" "Bu gün hangi gün" "Neden her gün oluyor bu" Göz bebekleri donuk, yüz ifadesi bir Windows güncellemesi kadar tepkisiz.
Bu noktada dışarıdan gelen bir "hadi kalk" sesi bile sistem tarafından tanınmıyor.
Çünkü yazılım hâlâ "yatak sürümünde".
Mal mal bakma evresinin en tehlikeli kısmı, telefona uzanma refleksidir.
Parmaklar otomatik olarak ekrana gider ama beyin okumayı reddeder.
Kişi 3 dakika boyunca aynı bildirime bakar, sonra neden baktığını unutur.
Bazıları bu sırada kendine kahve koyar ama içmeyi unutur; bazıları da aynaya bakıp "Bu kim ya" diye içsel bir krize girer.
Modern toplumun bu evresi aslında bir tür meditasyondur.
Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şey yapmadan, boşluğa bakarak "var olma" hâlidir.
Ancak tek farkla: Zen ustaları bunu bilinçli yapar, bizse kazara.
Uzmanlar diyor ki:
"Sabah mal mal bakmak, beynin güncelleme yapma şeklidir." Yani o sırada sistem, dün yaşanan utanç verici anıları silmeye, ve yeni güne 'mış gibi' başlamaya hazırlanıyor.
O yüzden birini sabah mal mal bakarken görürseniz, yargılamayın.
O, sadece yeniden başlatılıyor.
BUNU BİLİYOR MUYDUN
Japonya'da, 1973 yılında bir gazete "Tuvalet kâğıdı tükenecek" diye haber yapıyor. Halk paniğe kapılıyor, insanlar sabahın köründe market önlerinde kuyruklar oluşturuyor. Raflar birkaç saat içinde bomboş kalıyor, hatta bazıları komşusunun stoklarını gizlice saymaya başlıyor. Ertesi gün hükümet televizyona çıkıp açıklama yapıyor:

4