Parasızlık: İnsanlığın en uzun süreli reality şovu

Parasızlık... Kimine göre bir geçici durum, kimine göre ise "ömür boyu sadık dost". Çünkü o gider gibi olur ama bir bakmışsın, sabah yine karşında kahvaltı yapıyor. Hem de senin son ekmeğini yiyerek. Parasızlığın en kötü yanı ne biliyor musunuz Yoksulluk değil, umudun hâlâ devam etmesi. Çünkü insan, "haftaya düzelir" diye diye aylar geçirebiliyor.

O hafta bir türlü gelmiyor ama umut hep taze. Sanki her şey, "maaş yatınca" hallolacakmış gibi. Ama maaş yatınca sadece hesabına uğrayıp "selam" deyip gidiyor. Eskiden parasızken utanç vardı. Şimdi o da kalmadı. Eskiden biri "cebimde beş lira var" deyince üzülürdük. Şimdi "vay be, zenginmişsin" diyoruz. Zira biz artık parayı değil, limitleri konuşuyoruz.

"Benim eksi otuz beş sınırdayım kardeşim, sen" "Banka bana eksi bile vermiyor artık, güven kalmamış." Parasızlığın bazı dönemleri efsanedir. Örneğin "son hafta sendromu." Dolapta bir soğan, bir yumurta, bir umut kalmıştır. Bir şekilde bunlardan menemen değil ama "menemen hissi" yaratacak bir yemek çıkarılır.

İnsanın yaratıcılığı parasızken patlar zaten. Mesela tost makinesinde ütü yapmak, kola şişesini vazo niyetine kullanmak, çaya şeker yerine "iyi dilek" karıştırmak gibi. Bir de arkadaşın parasıyla zenginmiş gibi davranma dönemi vardır. Hesabı o öder ama sen "Al kanka, ben veriyorum" diye kart çıkarırsın — bilirsin geçmeyecek ama gösteriştir bu. Çünkü fakir de olsa insanın itibarı vardır. Zaten bu ülkede kimse fakir olduğunu kabul etmez, herkes sadece "geçici sıkışıklık" yaşar. Bu geçici sıkışıklık, genelde 25 yıldır devam eder.