Kasıntı insanlar

Her kelimesi TEDx konuşması gibi.
"Ben öyle düşünmüyorum" demez, "Bu bağlamda katılmıyorum" der.
Gülerken bile kibar.
"Ha-ha... Oldukça espritüel bir yaklaşım."
Çay içerken bile diplomatik.
"Ben çayı şekerli içmiyorum ama saygı duyarım."
Koltukta bile dik oturur.
Sırtı asla yaslanmaz.
Çünkü omurgası da özgüveni gibi gergindir.
Selam vermek için bile kompozisyon yazar.
"Merhaba. Dilerim her şey gönlünüzce ilerliyordur."
Espiri yapmaz, analiz eder.
Fıkraya güleceğine yapısal çözümleme yapar.
Kendi kahkahasını sansürler.
"Ahaha... Şey... pardon, kontrolsüz oldu."
Her ortamda "benim zaten çok işim var" havası.
Ama nedense hep boş zamanlarda karşımıza çıkar.
Kitap okurken kapağını görünür tutar.
"Sizi etkilemesi gereken sayfalar değil, başlıktır."
Instagram bio'su:
"Düşünen insan." Arada bir de "Sapere aude" yazar. Ne olduğunu kimse sormaya cesaret edemez.
"Kanka" demek, onların liginde sarı kartlı suçtur.
Onlar "aziz dostum" ya da "sevgili arkadaşım" der.
Lafı uzatmaz, ama cümleleri uzundur.
"Hayır" yerine, "Bu noktada bana hitap etmiyor" der.
Ciddiyetiyle ısı düşürür.
Ortam ne kadar sıcak olursa olsun, onların girdiği yerde bir anda klima çalışmaya başlar gibi olur.
"Ben öyle müzikler dinlemem." Çünkü onların kulakları sadece cazın 9. dakikasındaki solo için yaratılmıştır.
Kahve içerken not