Başlama düdüğü: İlk buluşma = hakemin maçı başlatması. Kalp zaten tribün gibi gürültülü.
Isınma turları: "Ne iş yapıyorsun" muhabbeti, maç öncesi koşular gibi sıkıcı ama şart.
Taktik toplantısı: Arkadaşların, "o mesajı atma, cool görün" diye teknik direktör gibi akıl verir.
Orta saha mücadelesi: Sohbeti sürdürmek zor iştir. Top bir sende, bir onda.
Defans: "Henüz hazır değilim" diyerek mesafe koyan taraf. Duvar örer, geçemezsin.
Hücum: Daha ikinci günde "seni seviyorum" diye dalanlar: Direkt ofans futbolu.
Ofsayt: Yanlış zamanda "evlilik" lafı... Bayrak kalktı, pozisyon iptal.
Faul: Küçük kırıcı laflar. Hakem düdüğü çaldı: "Bunu niye söyledin şimdi"
Sarı kart: İlk ciddi uyarı. "Geç kalma alışkanlığın olmasın bak!"
Kırmızı kart: İhanet ya da büyük yalan. Hakem düşünmeden kartı çıkarır: Oyun dışısın!
Penaltı: "Beni gerçekten seviyor musun" sorusu. Kaleci doğru köşeyi seçerse kurtarır.
Serbest vuruş: Hatalı bir hareketten sonra çiçek, tatlı ya da özür hediyesi.
Korner: Küçük umut ışıkları. Her kornerden gol çıkmaz ama heyecan yüksektir.
Kaleci: Kalbini korumaya çalışan kişi. Kolay kolay gol yemez, temkinlidir.
Tribünler: Arkadaşlar, aile, komşular... Hep arkadan bağırıp "şöyle yap, böyle yap" derler.
Hakem: Kader, üçüncü şahıslar ya da bazen kaynana. Kararlarına itiraz edilmez (!).