Eski Mahalle Delikanlıları

Mahallede bir zamanlar, günümüzün sosyal medya fenomenleri yokken, kendi efsanelerini yaratan delikanlılar vardı. Bu delikanlılar, dünyanın en büyük kahramanları olduğuna inanır, en küçük olayları bile destanlaştırırdı.
Motor tutkusu ama ehliyet yok:
Motor, eski mahalle delikanlısının bir statü simgesiydi. Motosikletin sesiyle yola çıkan her delikanlı, "bakın ben geldim" mesajı verirdi. Ehliyet mi O da neymiş... Trafik kuralları onların dünyasında "göz kararı"ydı. Bir de tabii arada motoru çalıştırmak için saatlerce uğraşmak vardı; ama o da bir nevi sabır dersi sayılırdı.
Sporcu ruhu, ama spor salonu yok:
Top oynamak için bahçe veya sokak yeterliydi.
Basketbol potası yoksa çöp kutusu olurdu, futbol kalesi yoksa iki çöp taşını yan yana koymak yetiyordu. Maç sonrası sakatlanmak Onlar için prestij kazancıydı. Çıkıp sokak köpekleriyle de top oynamak, ekstra heyecan katardı.
Aşklar epik, mesajlaşma yok:
Sevgiliye açılmak, "gel köşe başında buluşalım" mesajıyla olurdu. Telefon mu Sadece sabah 8'deki ev telefonu. Aşk itirafları dramatikti: "Sana söyleyeceğim ama annem duyarsa öleceğim!" Bir de tabii gizlice çiçek toplamak veya not bırakmak vardı; bu, sosyal medyanın filtreli hikâyelerinden çok daha etkiliydi.
Maceralar: Fazla plan yok, bol aksiyon var:
Mahalle delikanlılarının günleri planlı değildi; spontane olaylar, sakarlıklar ve gereksiz cesaret hikâyeleriyle doluydu. Bir ağaca tırmanmak, komşunun bahçesinden elma çalmak veya bisikletle rampadan atlamak, onların "adrenalin terapisi"ydi. Hatta bazen eve geç kalınca, "korkulu ev" hikâyeleri uydurmak bile bir gelenekti.