Doğrucu Davutlar
Hiçbir şeyi süslemez:
Ne görüyorsa onu söyler, hatta fazlasını bile ekler.
"Bu saç mı, yoksa dün elektrik çarptı da öyle mi kaldı"
Patavatsız espriler:
Esprili olmaya çalışır ama çoğu zaman pot kırar.
"Bu kadar makyaj yapmışsın, sanırım biriyle kavga edeceksin!"
Gerçekleri abartır:
Doğruyu söyler ama üstüne biraz tuz biber ekmeyi sever.
"Seninle aynı masaya oturunca biri yemek yememiş sanacak."
Her ortamda aynıdır:
Resmî veya özel fark etmez, düşünmeden konuşur.
İş görüşmesinde: "Bu masada karar mı alınıyor, yoksa yemek masası mı
Kırıntılar duruyor da..."
Kompleksli kişilere çile olur:
En hassas noktaları bulup oradan vurur, genelde farkında olmadan.
"O burnunu ameliyat mı ettirdin Hâlâ biraz eğri gibi ama olsun, doğal durmuş."
Samimiyeti şüphe götürmez:
İyi niyetlidir ama kelimeleri seçme becerisi yoktur.
"Sen kilo almıyorsun, kütlece büyüyorsun bence."
Zeka testi gibi konuşur:
Söylediği doğru ama duyunca insan kendinden şüphe eder.
"Bu yaptığın pasta mı, yoksa dekoratif obje mi"
Kendi dürüstlüğüyle eğlenir:
Hatta bazen kendi gaflarına güler.
"Yalan söyleyemem, zaten suratımda yazıyor: 'Adam beceriksiz' diye."
Hatalara odaklanır:
Kusurları hemen fark eder ve söylemeden duramaz.
"O ceketin rengi güzelmiş, ama sanki biraz dolapta unutulmuş gibi."
Sınır tanımaz:
Öyle bir an gelir ki, herkes "Keşke bunu söylemeseydi" der.
"Bence o şarkıyı söylemek yerine mikrofonu yere bırakıp dans etmeliydin."
Her şeyi göze alır:
Tepkilerden korkmaz; hatta bazen ters tepki aldıkça güler.
"Neden sinirlendin
Gerçekten kaşların yamukmuş."
Çocuk masumiyeti taşır:
Söyledikleri saf bir yerden gelir ama yine de kırıcı olabilir.
"Bu elbise sana olmuş ama ayakkabılar biraz köyden gelmiş gibi."
Yüzü yalan söylemez:
Bazen hiçbir şey demese bile yüz ifadesi yeterlidir.
Arkadaş: 'Nasıl olmuş' Davud: (Kaşlarını kaldırıp dudak büker)