Ders çalışmak: İnsanlığın en eski acı deneylerinden biri

Ders çalışmak... İnsan beyninin "Yapma artık" dediği, ama vicdanın "Yapmazsan mahvolursun" diye bağırdığı o trajikomik eylem. Bilim insanları hâlâ bu davranışı neden gönüllü olarak yaptığımızı çözebilmiş değil. Çünkü ortada ne keyif var, ne eğlence, ne de mantıklı bir ödül sistemi.
Ders çalışmak genelde şöyle başlar: "Bu sefer ciddi olacağım!" Sonra masa düzenlenir, kalemler asker gibi dizilir, su şişesi bile stratejik noktaya yerleştirilir. Ve beyin hemen fırsatı yakalar:
"Bir çay koyayım da öyle başlayayım." Beş dakika sonra: "Şu telefon sessizde mi" On dakika sonra: "Bu masayı biraz daha sağa mı çeksem" Yirmi dakika sonra: "Ben neden doğdum"

İşte ders çalışmanın özü budur: Çalışmaktan çok çalışmaya hazırlanmak. Bu hazırlık aşaması, genellikle konuyu öğrenmekten daha uzun sürer.
Bütün ders çalışma süreçlerinin ortak bir evresi vardır: "Her şeyi anladım sandım ama testte hiçbir şey tanımıyorum" dönemi. Bu, öğrencinin hayatında "Ben neye baktım o kadar saat" sorgulamasını doğurur.
Bazı insanlar grup halinde çalışmayı sever. Yani "Çalışıyormuş gibi sosyalleşmek" aktivitesini. Biri not çıkarır, biri konu anlatır, diğerleri ise cips yer. En sonunda grup dağılır ve herkesin ortak cümlesi şudur: "Güzel geçti ama hiçbir şey anlamadım." Ders çalışmanın yan etkileri arasında zaman kavramını kaybetme, odanın her yerinde postit bulma, ve "bu kez gerçekten anladım" diye kendini kandırma yeteneğinin gelişmesi bulunur.
Sonuç
Ders çalışmak, insanın kendi kendine açtığı en uzun süren savaştır.
Kazanan yoktur. Ama