Son stopaj düzenlemesi ne gibi riskler içeriyor

Türkiye ekonomisi uzun bir süreden bu yana ciddi bir sıkılaştırma programı içerisinde. Bu programın en önemli unsurlarından bir tanesi de TL'nin reel olarak değerli kalması amacı ile tasarruf sahiplerinin TL varlıklarda kalması. Bu bakımdan uzunca bir süre boyunca TL'de kalmaya ciddi avantajlar sağlanmıştı.

Ancak son dönemde özellikle stopaj tarafındaki düzenlemeler TL varlıkların getirisi ile döviz kurunun olası getirisi arasında tasarruf sahiplerini düşünmeye itecek noktaya geldi. Zira en son yapılan düzenleme ile yatırım fonları ve kısa vadeli mevduata uygulanan stopaj oranı 15'ten 17,5'a yükseltildi.

Son düzenlemeye göre; 6 aya kadar vadeli hesaplarda stopaj 17,5'e, 1 yıla kadar vadeli hesaplarda ise 12'den 15'e çıkarıldı.

Bu düzenleme ile beraber finans çevrelerinde TL varlıklarla ilgili endişeler de bir miktar artmışa benziyor. Zira özellikle döviz kurunun yıl sonu seviyesine ilişkin son dönemdeki öngörüleri ve ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörlerin oluşturacağı olası dalgalanmaları da göz önünde bulundurursak önümüzdeki günlerde döviz talebi konusunda Merkez Bankası'nın yönetmesi gereken seviyelerin oluşması muhtemel.

Devam eden dezenflasyon programında döviz kuru seviyesi son derece önemli bir unsur. Daha evvelki yazılarımda "döviz kuru geçişkenliği" kavramı üzerinden konuyu detaylı bir şekilde izah etmiştim. Bu bakımdan uzun uzun yazmayacağım ancak kısaca şunu tekrar hatırlatayım; kurdaki artış enflasyonu ciddi manada tetikliyor. O yüzden kurdaki artış oranının düşük kalması için bir rezerv yönetimi stratejisi uygulanıyor. Ancak beklenmeyen bir şekilde gelen son stopaj düzenlemesinin bu strateji ile uyumu konusunda finans sektöründe soru işaretlerinin oluştuğunu gözlemliyorum.