Merkez Bankası'nın son adımları "ani duruş" riski oluşturabilir mi

Malumunuz olduğu üzere bir süreden bu yana ekonomi yönetimi bir sıkılaştırma programını uygulamaya çalışıyor. Her ne kadar bu programın en önemli enstrümanlarından birisi politika faizi olsa da son dönemde kur ve enflasyon tarafındaki beklentilerin bir türlü çıpalanamaması sebebi ile parasal aktarım mekanizmasının etkinliği istenilen düzeyde sağlamak amacı ile ilave adımlar atılıyor.Normal koşullarda 45 gibi yüksek bir politika faizinin bir çıktısı olan daha yüksek ticari kredi ve tüketici kredisi faizleri nedeni ile bu kredi türlerinde yavaşlama gözlemlememiz gerekirken son dönem gelişmeleri bunun aksini işaret ediyor. 1 Mart haftası itibariyle tüketici kredilerindeki büyüme (13 haftalık, yıllıklandırılmış ve kur etkisinden arındırılmış) 30,2 olurken ticari kredi büyümesi 18,3 olarak gerçekleşmiş durumda. Bu tablo devam eden sıkılaştırma programı ile uyumsuz bir görünüme işaret ediyor. Merkez Bankası bu olumsuz görünüm nedeni ile olsa gerek hafta içinde çok ciddi iki sıkılaştırma adımını peş peşe atmak zorunda kaldı. Bunlardan ilkine göre;TL ticari krediler için 2,5 olan aylık büyüme sınırını 2'ye indirilirkenYine ihtiyaç kredilerinde 3 olan aylık büyüme sınırı da 2'ye düşürüldü. İkinci adım ise zorunlu karşılıklar tarafında atıldı. Normal koşullarda yukarıda belirttiğim sınırları aşan bankalar sadece menkul kıymet tesisi uygulamasına tabi iken yine bu sınırların aşılması durumunda menkul kıymet tesisine ilave olarak bankaların zorunlu karşılık da tesis etmesi kararlaştırıldı. Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğe göre; bankalar kullandırdıkları nakdi kredilerde yukarıda belirttiğim oranları aşarsa bu oranları aşan kredi tutarı kadar Türk Lirası'nı zorunlu karşılık olarak 52 hafta boyunca ayırmak