Faiz indirimi kredi maliyetlerine ne kadar yansıyacak

Geçtiğimiz perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %46'dan %43'e indirdi. Böylelikle uzun bir aradan sonra yine faiz indirimi adımı atılmış oldu. PPK'nın uzun bir aradan sonra yeniden faiz indirmesi oldukça önemli bir gelişme olmakla birlikte bundan sonrasında nasıl bir yol izleneceği de en çok merak edilen konulardan bir tanesi. Zira Merkez Bankası yoluna sadece para politikası araçları ile değil bir önceki yönetim döneminde sıkça eleştirilen makro ihtiyati tedbirleri de uygulayarak devam ediyor.


PPK'nın temmuz ayı toplantısındaki karar metnine kısaca göz atalım. PPK, haziran ayına enflasyonun ana eğiliminin yatay seyrettiğini ancak temmuz ayında geçici bir artış beklendiğini ifade ediyor. Bunun nedeni her sene temmuz ayında yapılan otomatik ÖTV düzenlemeleri ve memur maaş zamlarının etkisi. Diğer yandan son dönemde talep tarafındaki koşulların enflasyonun düşmesine yönelik etkisinin arttığı belirtiliyor. Yani talepteki yavaşlama belirginleşmiş durumda.


Metnin özeti esasen şöyle; Merkez Bankası faiz indirimlerine yeniden başlıyor ancak çok hızlı hareket etmek yerine her ay gelişmelere bakarak ilerleyecek. Otomatik bir faiz indirimi olmayacak her toplantı döneminde o dönemdeki verilere bakılarak hareket edilecek. Peki bu indirimler hangi oranda kredi maliyetlerine yansıyacak


Öncelikle hemen belirtmeliyim ki şu an kredi faizlerinden ana belirleyici unsur politika faizi değil TL ticari kredilerdeki aylık %1,5'lik büyüme sınırı. Bu sınır hem bankaların hem de reel sektörün işini zorlaştırıyor. Bu sınırın en büyük zararı da kredi maliyetlerini yükseltmesinin yanı sıra krediye erişimi zorlaştırması. Bu sınırın aynı zamanda politika faiz indirimlerinin aynı oranda kredi faizlerine yansımasının önündeki engel olduğunu da unutmayalım. Çünkü bu kısıt nedeni ile kredi arzı kredi talebine görece düşük kalıyor.