Erdoğan'ın ABD temasları ve ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörler

Yazılarımı sürekli takip edenlerin bildiği üzere ilk günden bu yana "ekonomi güvenliği" kavramı hakkında yazılar yazıyor ve ekonominin sadece verilerden ve sayılardan ibaret olmadığını bazen ekonomi dışı faktörlerin ekonomiye çok daha fazla etki edebileceğini izah etmeye çalışıyorum.


Yerleşik iktisadi sistemin bir sonucu olarak ekonomi biliminin bugünkü hali fazlasıyla matematikselleşmiş ve ekonometrik modeller üzerinden yapılan tahminler ile genel kabul görmüş bazı teoriler ile yapılan politikalar çoğu zaman insan faktörünü göz ardı eder hale gelmiş durumda. Bu bakımdan çoğu zaman ekonominin bir "sosyal bilim" olduğu unutuluyor ve ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörler analizlere dahil edilmiyor.


Bugün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın ABD ziyareti üzerinden bu konuyu ele almaya çalışacağım. Çünkü New York'taki Birleşmiş Milletler Zirvesi sonrası Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump ile bir araya gelen Erdoğan'ın temasları ve toplantı sonrası ortaya çıkan haber akışı Türkiye ekonomisi için pozitif bir gündemi de beraberinde getiriyor. Bunun birkaç nedeni var ancak tıpkı tüm diğer dünya ülkelerine etki ettiği gibi bizim için de temel nedeni ABD Doları'nın rezerv para birimi olma özelliği taşıması. 1944 yılındaki Bretton Woods Konferansı ile Dolar'ın rezerv para birimi olarak kabul edilmesinin ardından başta bizim gibi gelişmekte olan ülkeler olmak üzere tüm dünya ülkeleri kendi para birimlerini bir şekilde dolara karşı savunmak zorunda kalıyor. Bu da Dolar'ın değerinin iniş ve çıkışının bir ekonominin sağlığının ölçülmesi için bir gösterge haline gelmesi gibi "garip" bir algının oluşmasına neden oluyor. Bu da bir ülkenin ABD olan tüm ilişkilerini önemli hale getiriyor.


Bu noktadan hareketle Türkiye-ABD ilişkilerine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son ziyaretine bir göz atalım. Öncelikle Türkiye-ABD ilişkileri son derece karmaşık hale gelmiş duruma ve çok sayıda farklı başlıktan oluşuyor. Tüm bu başlıklarda ne tam olarak ABD'nin ne de tam olarak Türkiye'nin istediği gibi bir sonuç çıkması ise imkânsız. Çünkü bu başlıkların büyük bir kısmında ciddi çıkar çatışmaları ve farklı bakış açıları var. Gerçi eski dönemlerde neredeyse ABD'nin tüm dedikleri kabul edilmiş ve sorunlar çözülmüş ama artık eski Türkiye yok!