Liverpool maçı öncesi sohbet ettiğim başka takım taraftarları el işaretleriyle bana, '5 olur, 8 olur, 10 olur' dediler. Unuttukları tek şey, G.Saray'ın Avrupalı kimliğinin olmasıydı. Çünkü kuruluş nedeni ebedi başkan Ali Sami Yen'in de söylediği gibi, "Türk olmayan takımları yenmek" olan G.Saray, büyük takımlara karşı bir büyük takım olarak gerektiğinde gerekli cevabı verdi.
RAMS Park'tan içeri girdiğimde müthiş bir kalabalık vardı. Taraftarların enerjisi, 'Kazanacağız. Asla kaybetmeyeceğiz' şeklindeydi. Tribünler gelin evi gibi süslenmiş, ağzına kadar hınca hınç doluydu. Localar normal sayının dışında ekstra para ödenerek gelen konuklarla taşacak duruma gelmişti. Liverpool'un, 'Asla yalnız yürümeyeceksin' diye bir şarkısı vardır. Önceki gece yalnız yürümeyen G.Saraylı futbolculardı. Çünkü maç boyu yanlarında, arkalarında onları destekleyen güçlü taraftarı vardı. Tribünler bir saniye olsun susmadı, top rakibe geçtiğinde kulakları sağır edecek bir ıslık fırtınası yarattılar. Liverpoollu oyuncular bu ıslıktan gerçekten olumsuz etkilendiler. Salah, kulaklarını tıkayarak ıslık fırtınasını tarif etmeye çalıştı. Taraftarlar o kadar organizeydi ki konsantrasyonu bozmamak için sahaya bir çöp dahi atmadılar.
FRİKİKTE TÜM GÖZLER HAGİ'YE ÇEVRİLDİ
G.Saraylı futbolcular için bir başka güç ise ailelerinin kendilerine gönderdiği enerji dolu mektuplardı. Ayrıca oyuncuların aileleri localarda yerlerini alarak büyük destek verdiler. Osimhen'in ailesinin goldeki sevincinde büyük coşku vardı.
Maçı çıplak gözle izlemek çok keyifli oluyor. Ben dostum Haluk San'ın locasında maçı izledim. Yan locada G.Saray efsanesi Gheorghe Hagi oturuyordu. Osimhen'e yapılan faul sonrası kazanılan frikikte herkes Hagi'ye 'Sen olsan kesin gol olurdu'