Türkiye etkisine karşı jeopolitik fren girişimi

İsrail'in geçtiğimiz günlerde Suriye'nin başkenti Şam'a düzenlediği saldırı, askeri etkilerinin çok ötesinde, bölgesel güç mücadelelerine dair ciddi mesajlar içermektedir. Doğrudan Suriye Savunma Bakanlığı'nın hedef alınması, yalnızca Şara yönetiminin güvenlik yapılanmasına dair bir uyarı olarak değil, aynı zamanda bölgede giderek derinleşen Türkiye etkisine karşı atılmış stratejik bir tehdit olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye, son yıllarda Suriye'deki güç boşluklarını istikrara yönelik bir fırsata dönüştürerek, özellikle kuzeyde güçlü bir nüfuz alanı inşa etti. Askeri varlığı, diplomatik girişimleri, insani yardım kapasitesi ve rejimle kurduğu temkinli ama yapıcı ilişkiler aracılığıyla Türkiye, Suriye krizinin çözümünde merkezi aktörlerden biri haline geldi. Şara yönetiminin Batı ile normalleşme adımları, ülkedeki Dürzi, Nusayri ve Sünni gruplar arasındaki yeni denge arayışları ise Türkiye'nin etkisini daha da derinleştirecek zeminleri beraberinde getirdi.

Dürziler Üzerinden Kurgulanan Yeni Denge

İsrail'in son saldırısı, bu zeminin güçlenmesini engelleme çabası olarak okunmalıdır. Savunma Bakanlığı'nın bombalanması, Tel Aviv'in yalnızca Şara'nın oluşturmaya çalıştığı güçlü ve üniter bir Suriye'yi değil, istikrardan yana tavrını kuvvetli şekilde ortaya koyan Türkiye'yi de hedef alan bir mesajıdır. Türkiye'nin Şam'la kurduğu diplomatik bağların güçlenmesi, İsrail'in bölgede zaten sınırlı olan hareket alanını daha da daraltma potansiyeline sahiptir.

Bu çerçevede, İsrail'in özellikle Dürzi bölgelerini bilinçli şekilde saldırıların dışında tutması da dikkat çekicidir. Bu tercihin arkasında yatan strateji, Türkiye'nin mezhepler üstü bir denge politikası geliştirerek etki alanını Dürziler gibi geleneksel olarak rejime yakın topluluklara da yayma çabasına karşı bir ön alma girişimidir. İsrail, bu topluluklarla rejim arasında kırılmalar yaratmayı ve Türkiye'nin bu boşlukları doldurmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir.

Tel Aviv'in Türkiye'yi Dengeleme Hamlesi

İsrail'in Dürzi topluluğu yanına çekme girişimi, yalnızca mevcut mezhebi dengelere dokunmama refleksi değil, aynı zamanda bu topluluk üzerinden bölgede yeni bir siyasi angajman kurma niyetini de göstermektedir. Dürzileri rejimden uzaklaştırma ve alternatif bir etki alanı inşa etme çabası, İsrail'in Suriye içinde doğrudan müdahil olduğu bir toplumsal mühendisliğe işaret etmektedir.

Bu yaklaşım, Türkiye'nin mezhepler üstü bir istikrar anlayışıyla şekillendirmeye çalıştığı sosyal ve siyasi dengeyi zedeleyebileceği gibi, Suriye'de kırılgan bir şekilde yeniden kurulan iç barışı da tehdit edebilir. İsrail'in Dürziler üzerinden kuracağı herhangi bir ayrı kanal, yalnızca Şam'la olan güç ilişkilerini değil, bölgesel güvenlik mimarisini de doğrudan etkileyecek potansiyele sahiptir.