Savaşın enkazından hukuk devletine: Suriye'nin demokratik imtihanı

5 Ekim Pazar günü Suriye'de yapılan genel seçimler, sadece bir siyasi katılım süreci değil, aynı zamanda uzun yıllardır savaş, yıkım ve dış müdahalelerle sarsılmış bir ülkenin yeniden doğuş arayışının sembolü olarak tarihe geçti. Yeni bir anayasa hazırlama sürecinin ilk halkası olarak görülen bu seçimler, Suriye halkının yeniden kurucu bir irade ortaya koyma çabasının ifadesidir. On yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşın ardından sandığın yeniden kurulması, her şeyden önce siyasi meşruiyetin tabandan inşa edilmesi bakımından kritik önemdedir.

ULUS DEVLETİN YENİDEN TESİSİ: SURİYE'NİN ANAYASAL DÖNEME GEÇİŞİ

Bu seçimlerin temel amacı, üç yıl içerisinde halkın iradesine dayalı, anayasal bir demokrasi tesis etmektir. Ancak bu hedefin gerçekleşebilmesi, seçimlerin sadece teknik bir faaliyet olarak değil, kapsamlı bir toplumsal uzlaşı süreci olarak değerlendirilmesine bağlıdır. Bu bağlamda Şara hükümetine düşen en önemli görev, siyasal katılım kanallarını açık tutarken, ülke genelinde istikrarı tesis edecek kurumsal bir düzen inşa etmektir. Demokratikleşme, sadece seçim yapmakla değil; güçlü kurumlar, işleyen bir hukuk devleti ve kapsayıcı bir ulusal kimlik bilinciyle mümkündür.

Ne var ki seçimlerin Rakka, Haseke ve Suveyda şehirlerinde güvenlik gerekçesiyle yapılamamış olması, Suriye'nin karşı karşıya olduğu temel meydan okumayı açık biçimde ortaya koymaktadır: toprak bütünlüğü ile egemenliğin yeniden tesisi. Bu bölgelerdeki güvenlik açıkları, yerel unsurların merkezi otoriteden kopuk hareket etmesiyle daha da derinleşmektedir. Devletin asli görevi, kamu düzenini tesis etmek ve her bir yurttaşın siyasal katılım hakkını güvence altına almaktır. Bu nedenle seçimlerin yapılamadığı bölgelerde istikrarın yeniden sağlanması, yalnızca güvenlik politikalarının değil, aynı zamanda ulusal uzlaşma mekanizmalarının güçlendirilmesiyle mümkündür.

ANAYASA, MEŞRUİYET VE BİRLİK

Suriye'nin geleceği, merkezi yönetimin otoritesi ile yerel talepler arasındaki dengeyi doğru kurmasında yatmaktadır. Rakka, Haseke ve Suveyda'daki siyasi ve askeri aktörlerin, Suriye'nin bütünlüğünü önceleyen anayasal sürece katkı sunmaları bir zorunluluktur. Zira bir ülkenin kurucu iktidarı parçalı biçimde değil, müşterek bir irade üzerinden şekillenir. Anayasa, tüm yurttaşların ortak kaderini belirleyen en yüksek toplumsal sözleşmedir; bu sözleşmeye dâhil olmamak, yalnızca siyasal dışlanmayı değil, kalkınma ve refah sürecinden de kopmayı beraberinde getirir.