Jeopolitiğin nabzı Astana'da attı: Orta Koridor'un sessiz devrimi

Küresel siyaset bazen bir harita üzerinde değil, bir fotoğraf karesinde yeniden çizilir. Salı günü Astana'da, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in verdiği o kare, Avrasya'nın yeni eksenini sessizce ilan etti. O karede; Asya'nın enerji damarları, Hazar'ın ticaret umudu ve Türkiye'nin stratejik vizyonu yan yana duruyordu.

Dünyanın güç dengeleri, artık tankların değil, tren hatlarının yönüyle ölçülüyor. Orta Koridor tam da bu nedenle bir ulaştırma projesinden fazlası: küresel sistemin yeniden kodlandığı bir jeoekonomik manifesto. Çin'in üretim fazlasını, Avrupa'nın tüketim iştahına bağlayan bu rota, Rusya üzerinden geçen kuzey hattının riskli hale gelmesiyle birlikte, güvenliğin, hızın ve egemenliğin yeni ortak diline dönüştü. Ve bu dilin gramerini Ankara, Bakü ve Astana yazıyor.

TEDARİK ZİNCİRİNDEN GÜÇ ZİNCİRİNE

Anadolu'nun kadim ticaret yolları, bugün dijital çağın lojistik omurgasına dönüşüyor. TANAP boru hattında akan enerji, yalnızca doğalgaz değil; bölgesel güvenin de akışı. Marmaray'dan geçen konteynerler sadece malları değil; Asya ile Avrupa arasındaki jeopolitik güveni taşıyor. Türkiye ve Azerbaycan artık geçiş hattı değil geçişin anlamı haline geliyor.

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'ndan Zengezur Koridoru'na uzanan ağ, teknik olarak "ulaştırma entegrasyonu" diye okunabilir ama aslında bağımsızlıkların dayanışmaya dönüştüğü bir sistemdir. Türk Devletleri Teşkilatı bu sistemin siyasal aklı, Türkiye ise yönlendirici iradesidir.

Rusya'nın güvenlik odaklı merkeziyetçiliğiyle, Çin'in ekonomik genişlemesi arasında Türkiye; üçüncü bir modeli temsil ediyor: denge üreten merkez ülke. Bu modelin esası, ideolojik değil, fonksiyoneldir. Ankara, bölgesel istikrarı tesis etmek için ne yalnızca Batı'ya yaslanır, ne de Doğu'ya teslim olur. Onun stratejik değeri, iki dünyanın kesişiminde denge kurabilme kabiliyetinden doğar.