Türkiye, uzun yıllar süren acıların, kayıpların ve toplumsal yaraların ardından, terörle mücadelede tarihi bir eşiği geride bırakmak üzeredir. Bu mücadelede silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat birimlerimizin ve güvenlik güçlerinin kararlı duruşunun yanında; milletin vakur direnişi, anaların duası, babaların sabrı, çocukların gözlerindeki barış umudu ve her kesimden insanın ortak duası büyük bir rol oynamıştır. Şimdi ise, terörün kaybettiğini deklare ettiği, teröristlerin silah bıraktığı, sözün ve vicdanın ön plana çıktığı bir dönemin kapısı aralanmaktadır.
Bu yeni dönemin en kıymetli adımlarından biri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tüm siyasi partilerin katılımıyla kurulması planlanan özel komisyondur. Bu komisyon, sadece bir yasama organı girişimi olarak anılmamalı; aynı zamanda milletin iradesinin, vicdanının ve adalet arayışının kurumsal bir yansıması olarak değer görmelidir. Burada alınacak tüm kararlar, siyasi bir süreç olmanın ötesinde, güzel ülkemin geleceğine dair bir umut, milyonlara ise "artık bu acılar tekrarlanmasın" çağrısı olacaktır.
ACININ BİTTİĞİ YERDE, BARIŞIN SORUMLULUĞU BAŞLAR
Elbette fikirler arasında farklılar olacaktır, yol tutuş biçimleri yaklaşım tarzları değişkenlik gösterecektir. Bu, demokrasinin doğasında vardır ve ifade özgürlüğü alanının kapsamı oldukça kıymetlidir. Ancak unutulmamalıdır ki, TBMM çatısı altında farklı seslerin bir araya gelerek aynı hedefe odaklanması, terörsüz bir Türkiye'ye yürümesi, millet olma şuurunun en yüksek mertebesidir. Barışın kıymeti, ancak bu derin acıları yaşamış toplumlar tarafından anlaşılır. Ve biz, bu bedeli defalarca ödemiş bir milletiz. Artık o bedelin yeniden ödenmemesi için, siyasilerin elini taşın altına koyması bir zaruret değil, bir namus borcudur.
Bu komisyon, sadece teknik düzenlemeler ya da yasal değişiklikler yapacak bir organ değildir. Aynı zamanda toplumsal hafızayla yüzleşecek, mağduriyetlerin dinmesini, kutuplaşmaların aşılmasını sağlayacak vicdani bir uzlaşma zeminidir. Terörle mücadelede güvenliğin ötesine geçip, adaleti, eşitliği ve kapsayıcılığı önceleyen bir anlayış inşa etmek, bu milletin her bir ferdine vefa borcudur.
Muhalefet eden sesler, sürecin hızına ya da yöntemine dair eleştiriler getirebilir. Bu da demokratik bir hakkın ifadesidir. Ancak eleştiriler, süreci zehirlemeden, barış umudunu örselemeden ve milletin ortak vicdanını rencide etmeden yapılmalıdır.