Sorun şu ki "muhalif" değilsiniz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde ve CHP'nin yönettiği kimi belediyelerde ortaya çıkan, skandal boyutlara erişen rüşvet ve yolsuzluklar "muhalif" medya açısından turnusol işlevi gördü. "Muhalif" medyanın siyasi muhalefetten daha çok, "çıkar amaçlı suç örgütü" kurmakla suçlanan Ekrem İmamoğlu'na bağlı, maaşlı çalışan birer elemana döndüğü gerçeği ortaya çıktı.

Adlarının "Saraçhane bülbülleri"ne çıkması son yıllarda muhalif medyada yaşanan dönüşümü ve "siyasi" kimlikten kopuşu ifade ediyor.

Bazı medya kuruluşlarının ve gazetecilerin CHP'yi desteklemeleri şüphesiz olması gerekendir. Muhalif partiler gibi muhalif medya da olur. "Muhaliflik" sorumluluktan uzak olsa da her zaman kıymetli bir duruşu ifade etmiştir. Ayrıca, iktidara karşı bu işi hala -layıkıyla olmasa da- sürdürenler var.

Ne var ki "muhalif medya" denildiğinde akla gelen bir gurup gazeteci-yorumcu, Ekrem İmamoğlu'nun İBB'nin başına gelmesiyle beraber ciddi bir dönüşüm geçirdi. Aslında içlerinde çoğu İmamoğlu'ndan sonra parayla tanıştı. O günden beridir "muhalif" medya "siyasi" niteliğini bırakıp "parayı" takip ediyor.

Siyasi parti olarak CHP'yi bırakıp parayı dağıtan Ekrem İmamoğlu'nun savunucularına dönüşmeleri "Saraçhane bülbülleri"ni medya sahnesine çıkardı.

İBB ve Ekrem İmamoğlu'na yönelik yolsuzluk soruşturmalarında bu gazetecilerin adları geçince yine kurtarıcı olarak "muhalif gazeteci" kimliğine büründüler. Muhalif medyanın ne kadar eziyet gördüğünden bahsetmeye başladılar.