Dünyadaki gidişata ve bölgesel koşullara bakıldığında Türkiye'nin istemeyeceği tek şey siyasi bir istikrarsızlık iklimi ve 'erken seçim' havası. Türkiye'nin konsantrasyonu dağılarak içe kaydığı an etrafımızdaki coğrafyada oldubittilere altın tepside fırsatlar sunulmuş olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 18 yıl aradan sonra CHP Genel Merkezi'ni ziyaretini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Erdoğan-Özel görüşmesi, 18 yılın ardından iktidar ile muhalefet arasındaki 'soğuk savaşın' bitmesi anlamına geliyor. Bu soğuk savaşın Türkiye'ye neye mal olduğuna da bakmak gerekiyor. PKK ve FETÖ, iktidar ile muhalefet arasındaki bu soğuk savaştan faydalanarak varlığını korumaya, sürdürmeye, hatta siyasal sisteme sızmaya çalıştı.
Liderler arasındaki ilk buluşma bir başlangıç teması niteliği taşıyordu şüphesiz. Fakat bu temasın diyaloğa ve yeni bir sürece dönüşüp dönüşmeyeceği sonraki adımlara bağlı olarak gelişecekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk buluşmada Özgür Özel'in kendisine aktardığı konuları tek tek inceleterek ve gerekli adımları atarak ne kadar ciddi olduğunu gösterdi. Özgür Özel de ilk görüşmenin ardından yaptığı 'teşekkür' dolu açıklamalarla diyalogu sürdürmeden yana olduğunu kanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Genel Merkezi'ne yaptığı dünkü ziyaret de iki tarafın normalleşmede kararlı olduğunu gösterdi. Türk siyasetinde çok önemli bir eşik, bu buluşmayla geçildi.
AK Parti-CHP kutuplaşmasının Türkiye'nin faydasına olmadığı geçen yıllarda görüldü. Terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı DEM, bu kutuplaşmadan beslenerek 'meşruiyet' sağlamaya çalıştı. CHP ile AK Parti arasında kutuplaşma olmasaydı herhalde darbeye kalkışan bir terör örgütü olan FETÖ siyasette kendisine bu kadar alan bulamazdı.