Türkiye'nin önünde yeni bir yol açılıyor. Bu yol Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir güç yapacak niteliktedir. Kendi içindeki sorunları çözme gücünü gösteren, istikrarsızlık üreten unsurları dönüştürerek etkisizleştiren devletleri hiçbir dış güç alt edemez.
Aslında 2002 yılında da PKK'nın lağvedilmesi kararı çıktığında benzer bir fırsat söz konusuydu; ne var ki, dönemin siyasileri ve devlet aklı bu şansı değerlendiremedi. PKK feshedilip dört yıl boyunca örgüt silahlı mücadeleyi bırakmasına rağmen bir çözüm modeli oluşturulamadı.
Fakat bugün iktidarı ve muhalefetiyle, toplumuyla Türkiye ciddi bir olgunluk seviyesini yakalamış durumda. Erdoğan liderliğinde geçen son 22 yılda Türkiye hem içeride hem de dışarıda güçlendi. Türkiye, teröre karşı verdiği savaşı kazandı. Bölgenin ve dünyanın şartları hiç olmadığı kadar Türkiye'den yana.
Bu şartlarda Öcalan'ın örgütüne kongre toplayarak silahları bırakması yönünde çağrıda bulunması Türkiye için büyük bir başarı hikayesinin ilk adımıdır. PKK'nın bugünkü varlığını iç dinamiklerle açıklamanın zaten hiç bir temeli kalmamıştır. Soğuk savaş koşullarında oluşan bu örgütün varlığı Erdoğan dönemi Türkiyesinde manasızlaşmış, anlamını yitirmiş ve sadece yabancı güçlerin elinde ülkeyi istikrarsızlaştırıcı bir unsur halini almıştı. Öcalan örgütünden daha çok bu gerçeğin farkında. Bizzat Öcalan'ın kurulacak bir Kürt devleti için "ikinci İsrail" değerlendirmesi yapması boşuna değil. Dünkü açıklamasında da Öcalan'ın tespit ettiği gibi "ayrı devlet, federasyon, özerklik" gibi çözüm arayışları tarihsel ve toplumsal sosyolojiye uygun değil.