Türkiye açısından son birkaç haftada ortaya çıkan tablo maalesef 90'lar Türkiye'sinin siyasi çekişmelerini hatırlatıyor. 90'ların en büyük özelliği siyasi iradeyi milletin değil güç odaklarının belirlemesiydi.
Aralarında bitmek bilmeyen iktidar çekişmeleri yaşanırdı. Şunun otelinde, bunun ofisinde, gizli odalarda kirli pazarlıklar başını alır giderdi. Her köşe başında ayrı bir hükümet kurulur, ayrı bakanlar kurulu listesi yapılırdı. Başbakan kim olacak, bakanlar kim olacak Pazarlıklar bitmezdi. Milli iradenin bölündüğü, güç odaklarının iktidar olduğu zamanlardı.
Yerel seçimlerde elde ettikleri kısmi başarı muhalefetin eski Türkiye'yi hortlatmasına yetti. Ufukta iktidar imkanı gördükleri için gruplaşmaya ve birbirlerine üstünlük kurmaya çalışıyorlar.
Erdoğan sonrası için şimdiden birbirlerine düştüler bile. CHP'liler ilk seçimde iktidar olacaklarına o kadar emin ki, bu yüzden Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Özgür Özel arasında erken bir savaş başladı. Ama ne savaş! Etraflarındaki gruplar birbirlerini yiyor adeta. İftiralar, ifşalar, birbirini gammazlamalar, arkadan vurmalar, hançerler havada uçuşuyor.
Diğer muhalefet partileri de kenardan bu savaşı kimin kazanacağını kestirmeye çalışıyor. "Herkese bir pay düşer muhakkak" diye hesaplar yapılıyor, rüyalar görülüyor. Belediyeleri şimdiden soyup soğana çevirdiler bile.
Baksanıza, CHP'li belediyeler 90'lara çok hızlı döndü bile. Millete hizmet bitti. Belediyelerin asli işlevi çabuk unutuldu. Sokaklar çöp dağları. Her gün ayrı bir ulaşım faciası. Belediyeler hizmet sahası olmaktan çıktı. 31 Mart seçimleriyle beraber o da bitti.