Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'nin katledilmesini izleyen günlerde dünyanın birçok ülkesinde İsrail'i eleştiren ve kınayan tepkiler çığ gibi büyüdü.
Facebook ve Instagram gibi küresel medya platformlarının Haniye suikastıyla ilgili içerikleri sansürleyerek kaldırması ve İsrail'e kalkan olması bardağı taşıran son damla oldu adeta.
Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere birçok kurum ve kişinin Haniye paylaşımları sansürlenip kaldırıldı. Malezya Başbakana Enver İbrahim'in paylaşımı da Instagram'ın sansürüne uğradı.
Aynı gün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Instagram'ın bu sansürcü tutumunu X'te eleştiri konusu yaptı. Bilgi Teknolojileri Kurumu ise anlaşılır gerekçelerle Instagram'a erişimi durdurdu.
Tam da bu kararlara 'misilleme' olarak anlaşılacak şekilde Anayasa Mahkemesi'nin X hesabından İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u hedef alan bir duyuru paylaşıldı.
Mahkeme, aslında 27.12.2023 tarihinde, ta Zühtü Arslan başkanlığı döneminde almış olduğu İletişim Başkanlığı'nın yetkileriyle ilgili kanun hükmünde kararnameyle yapılan bir düzenlemenin iptali kararını nedense X hesabından, tam da o saatte duyurma gereği duydu. Ve çok geçmeden paylaştığı bu mesajı sildi.
Fakat bir kere tek merkezden düğmeye basılmış gibi sosyal medyada İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u hedef alan, itibar suikastı içeren bir rüzgar estirildi.
Olaylar nasıl bu yöne evrildi, anlayamadım. Bakın İsrail devleti korkunç bir suikasta imza atmış. Bu suikasta gelen tepki içeriklerini Facebook ve Instagram sansürlemiş. Bu sansürü eleştiren İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u ise Anayasa Mahkemesi (2023 yılında alınan bir karar üzerinden üstelik) "basın özgürlüğüne müdahale ediliyor" algısını besleyecek bir şekilde yaptığı paylaşımla hedef almış; medya kalpazanları, foncular, beslemeler ise aynı anda harekete geçerek tüm bu olup bitenlerden dolayı başta İletişim Başkanı Fahrettin Altun olmak üzere Cumhurbaşkanlığını, hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti devletini 'baskıcı' ve 'sansürcü' olarak sorumlu ve suçlu çıkarmış!