İsrail, 26 Aralık'ta Somali'nin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanıdı. Bu karar, ilk etapta İran ve Yemen'deki Husilere karşı atılmış stratejik bir hamle olarak yorumlandı. İsrail'in, Kızıldeniz'de artan güvenlik riskleri karşısında bölgedeki etki alanını genişletmek istediği açık.
Nitekim Yemen'de İran destekli Husilerin İsrail'e ve uluslararası ticari gemilere yönelik saldırıları ciddi bir endişe kaynağı. Somaliland'ın kuzeyindeki Berbera Limanı'nın Yemen kıyılarına yaklaşık 250 kilometre mesafede olması, İsrail açısından deniz operasyonları ve istihbarat faaliyetleri için önemli imkanlar sunuyor. Bu yönüyle bakıldığında Tel Aviv'in adımı, askeri ve jeopolitik rasyonaliteye oturuyor gibi görünebilir.
Ancak Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın tepkisinin sertliği, Ankara'nın bu kararı yalnızca Kızıldeniz güvenliği ekseninde okumadığını gösteriyor. Türkiye, İsrail'in hamlesini daha çok kendisine dönük, dolaylı ama stratejik bir mesaj olarak değerlendiriyor.
Bu bakış açısı da bütünüyle temelsiz değil. Türkiye'nin yurtdışındaki en büyük askeri üssü Somali'de bulunuyor. Somali'de yeni bir iç savaş ihtimali, ülkenin yeniden kaosa sürüklenmesi ya da fiilî bölünme senaryoları Ankara'yı doğrudan ilgilendiriyor. Üstelik Türkiye'nin Afrika'daki artan etkinliği, Batı'da ve özellikle İsrail'de uzun süredir rahatsızlıkla izleniyor. Ankara, Libya'da daha önce BAE ve Rusya destekli bir iç savaş denklemiyle karşı karşıya kalmış, Türk etkisini kırmaya dönük bu girişimi sahada durdurmuştu. Benzer bir senaryonun bu kez Somali üzerinden kurgulandığı yönündeki endişeler yabana atılmamalı.
İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının asıl dikkat çekici yanı ise zamanlaması. Tam da SDG ile Şam yönetimi arasında entegrasyon görüşmelerinin kritik bir aşamaya geldiği, tarafların karar evresine yaklaştığı bir dönemde bu adım atılıyor. İsrail, Somaliland kararıyla masaya sadece Afrika'ya dair bir hamle koymuyor; aynı zamanda "bağımsız devlet" fikrini yeniden dolaşıma sokuyor.

3