Hem suçlu hem şovmen

Yağmurlu havada yabancılara su vermemekle övünen, insanlıktan nasibini almamış faşist bir belediye başkanı, 78 insanın hayatını kaybettiği facianın akşamı televizyon kanallarını dolaşarak kendisini temize çekip, bir de bu faciayı siyasi şova dönüştürmenin keyfini sürebiliyor.

Denetim yetkisinin belediyede olduğu net olmasına karşın, söz konusu oteli denetleyip yangına yeterlilik raporu vermelerine rağmen hala "benim sorumluluk alanımın dışında" diyebiliyor rahatça ve utanmadan.

Program sunucuları da afallamış; bu saçma argümanlar, pişkin savunmalar karşısında verecek yanıt bulamamışlardır.

Maalesef, bugüne kadar yaşanan hiçbir faciada ülkemin siyasetçileri sorumluluk üstelenip de istifa müessesini işletme yoluna gitmemiştir.

Siyasette istifa müessesine bugüne kadar neredeyse hiç başvurulmamasının sebebi, bu alana hakim olan "değer" yoksunluğudur. Eğer siyasette ahlak ve değerler önem arz etseydi emin olun yaşanan facialar karşısında doğrudan sorumluluğu olmayan kişiler bile istifa gibi erdemli bir davranışa başvurabilirdi. Pek çok sektörde olduğu gibi siyasette de önemli sorunumuz "değer" yoksunluğudur.

Boşuna bu ülkede kimse "rezil" olmuyor, diye şikayet edilmiyor. 78 insanın göz göre göre korkunç bir yangın faciasında hayatını kaybetmesi karşısında istifa eden tek bir kişi bile çıkmıyorsa çok ciddi bir sıkıntımız var, demektir. Karşılıklı suçlamalar asıl suçluları gizlemekten başka hiçbir şeye yaramıyor. Meseleyi sen-ben kutuplaşmasına indirgediğimiz an, olay siyasallaşarak gerçek-dışı kavga zeminine taşınıyor. Böylece, hiçbir facianın ardından gerçek sorumlular hesap vermiyor.