Haniye suikastının stratejik hedefi

Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'nin Tahran'da, Devrim Muhafızları'nın koruması altındaki bir bölgede ve binada suikasta kurban gitmesi İsrail'e olduğu kadar İran'a yönelik de büyük bir tepki oluşmasını sağladı. Bu tepkinin duygusal olan yanı kadar haklı olan kısımları da var.

Tahran'ın göbeğinde Filistin halkının liderlerinden birinin İsrail'e karşı korunamaması İslam dünyasında İran'a karşı ciddi bir tepki doğurdu. Haniye suikastı, Müslüman dünyayı zayıf ve çaresiz, katil İsrail devletini ise başarılı ve güçlü gösterdi. Bu durum İsrail'e karşı duygusal tepkinin kaynağını oluşturuyor.

Ne var ki İran'a tepkiler bununla sınırlı değil. Yani sadece duygusal ve mantıksız tepkilerden bahsetmiyoruz. Haniye suikastı İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopterinin düşmesiyle ortadan kalkmasının bir devamı olarak da görülüyor. İsmail Haniye "baş müzakereci" sıfatıyla İsrail'le görüşmeleri yürüten ve Katar ile Türkiye'ye yakın bir aktördü. Ateşkes görüşmelerinde Türkiye ve Katar'ın etkisi önemliydi. İsrail'in Haniye suikastına karar vermesinde Türkiye'yi denklem dışına itme hesaplarının da etkili olduğu muhakkaktır.

Dikkat edilirse Haniye suikastının ardından müzakereler ABD üzerinden doğrudan İran'a kaydı. Amerikan medyasındaki haberlere göre İran'a giden bir heyetin Tahran'a hem İsrail-İran gerginliğini bitirecek hem de Gazze'de ateşkes sağlayacak bir teklif sunduğu belirtiliyor.