Yerel seçimleri kazanmışlardı. İktidar havasına girmişlerdi. Kimseye eyvallahları yoktu. Astıkları astık kestikleri kestik havasına bürünmüşlerdi. Öyle ki, milletin gözü önünde belediyeleri yağmalamaya, aile çiftliği haline getirmeye başladılar. Yargının kendilerine dokunamayacağını düşündüler. Alıştılar, yaygara yaparak kendilerini dokunulmaz kılacaklarını sandılar.
Ne var ki Erdoğan'ın talimatıyla önce CHP'li belediyelerin SGK'ya olan borçları tahsil edilmeye başlandı. Ardından da Yargı CHP'lilerin belediyeleri yağmalamasının önüne geçmek için harekete geçti.
İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları İmamoğlu ve Yavaş önce hava atıp "gelip silkelesinler de görelim" çıkışı yaptılar. Bakanlık borçlu belediyelerin kapısına dayandığında ise yelkenleri suya indirdiler. Pazarlık yapıp borçları taksite bağlamak için bakanlığa yalvarmaya başladılar.
Yargı da nihayet CHP'lilerin belediyeleri yağma sofrası görmesinin önüne geçmeye başladı. Beşiktaş belediyesinin gündüz gözüyle yaptığı soyguna müdahale edildi ve belediye başkanı tutuklandı. Beşiktaş belediyesindeki soyguna bütün CHP'liler şahitti ve ilk şikayetler de zaten o cenahtan yükselmişti.
İktidarın geri adım atmayan tutumu karşısında Ekrem İmamoğlu'nun dizleri titremeye başladı. Erdoğan'a "gelip silkelesin de görelim" kabadayılığı yapan İmamoğlu'nun bakanlığa borçların taksitlendirilmesi için yalvarması da gösteriyor ki, devlet-millet işleri hava atmayla, kabadayılıkla yürümüyor, akıl ve strateji lazım. Haksız olan, suçlu olan CHP'li belediyeler. Buradan da kabadayılıkla kurtulamaz kimse.
Ekrem İmamoğlu'nu asıl korkutan ise Erdoğan'ın kararlılığı. Bu kararlılık İmamoğlu'nun bütün hayallerini kabusa çevirmiş durumda. Şimdi üzerine koruma zırhı geçirmek için yandaşlarına "CHP'nin cumhurbaşkanı hemen adayı ilan edilsin" kampanyası yaptırıyor. Sanıyor ki, CHP onu cumhurbaşkanı adayı ilan etse o da dokunulmaz olacak, mal varlığı bildiriminden kaçırdığı villalara rahat rahat belediye imkanlarıyla yol yapmayı sürdürecek. İstanbul nimet, o da yemeye devam edecek!