Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump ile yapacağı görüşme öncesinde kullandığı bu ifadenin muhalefetin sinirlerini bozmaya yettiğini söyleyebiliriz. Türkiye'de Rus ve Çin lobiciliğini yapan siyaset ve medya aktörlerinin de bu ifadeden hoşlanmadığını sanırım söylemeye gerek yok. Gazze'deki soykırım sebebiyle Türk kamuoyunda Trump'a sempatiyle bakılmadığını da az çok biliyoruz.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la ilişkisini dostluk çerçevesinde tutmaya çalıştığı gözleniyor. Ki, bu konuda son derece haklı. Bir ülkenin geleceğini omuzlamayanlar için dostluklar da büyük önem taşır, düşmanlıklar da. Nitekim yönetim sorumluluğunu üstlenen liderlerin kuracakları ilişkiler, geliştirecekleri dostluklar, bu konuda verecekleri kararlar bir ülkenin geleceğine yakından etki etmektedir.
Siyasi muhalefet ile Çin ve Rus lobisinin en büyük arzusu Erdoğan ile Trump arasındaki dostluğun bozulması, aralarının açılması ve hatta birbirine düşman olmalarıdır. Bü yüzden her gün kamuoyunu da özenle kışkırtmaya, provake etmeye çalışmaktadırlar.
Oysa Erdoğan, Trump'a hem meydan okuyan hem de dostluk ilişkisi geliştirmeyi başarabilen bir lider. Bu konuda kimse Erdoğan'a toz konduramaz. Erdoğan'ı Trump karşısında küçük düşürmeye çalışan propagandanın da hiçbir karşılığı yok. Batı ile ilişkilerde kimse Erdoğan kadar cesur ve mert olmadı bugüne kadar. Kimse onun kadar Batı sistemine karşı diklenme cesareti gösteremedi. Batılı hükümetlerden her gün yardım ve destek dilenen muhalefetin bu konuda Erdoğan'a karşı kişilik taslaması son derece komik ve absürt.