CHP ile DEM'in yolları ayrılır mı

CHP ile DEM arasındaki "cellat" tartışması bu soruyu yeniden gündeme taşıdı. En baştan söyleyelim: İki partinin yollarını ayırması, ittifaklarını kökten değiştirmesi ya da açık cepheleşmeye girmesi oldukça zor.

2009 sonrası süreçte siyaseten elverişli koşullar oluşmuştu. "Kürt açılımı" başlatılmış, Kandil'le Oslo'da, Öcalan'la İmralı'da görüşmeler yürütülmüştü. Türkiye siyasi tarihi açısından devrimsel sayılabilecek bir süreç yaşanırken, DEM tarafı stratejik ortak olarak CHP'yi seçmiş, iktidara karşı da net bir siyasal blok kurmuştu. Son 15 yılda PKK ve DEM çizgisi, Kürt seçmenin önemli bir bölümünü AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden, yer yer İslamofobik bir ajitasyonla kalıcı biçimde konsolide etti. Bunun doğrulamasını son cumhurbaşkanlığı ve yerel seçim sonuçlarında görmek mümkün. CHP ve adayları, Şişli'den, Kadıköy'den aldıklarından daha yüksek oyları Güneydoğu'daki bazı illerden aldı.

Yeni bir çözüm süreci ihtimali de bu çerçevede tartışıldı. Siyasi yorumcuların önemli bir bölümü, iktidarın bu süreci CHP ile DEM'in arasını açmak, kurdukları ittifakı dağıtmak ve DEM'i kendi yanına çekmek için başlattığını öne sürdü. Hala yaygın kanaat bu yönde.

Oysa MHP öncülüğünde iktidar bloğu, daha önce hiç görülmemiş bir tarzda ezber bozarak Öcalan'a yeniden alan açtı, İmralı'ya milletvekili heyeti gönderdi; ancak iddia edilen siyasal sonucu elde edebilmiş değiller. Öcalan, CHP heyette yer almadığı için endişeli. Özgür Özel ve CHP'ye açık davetler yapılıyor. PKK ve DEM ise başlayan çözüm sürecinin bir "devlet projesi" olduğunu savunarak, AK Parti'nin iktidarda olmasına karşın sürece desteğinin belirleyici olmadığını, asıl kritik unsurun CHP'nin bu süreçte başköşede yer alması olduğunu ısrarla vurguluyor.

Çözüm sürecini başlatan aklın, güncel politik ittifak hesaplarıyla hareket ettiğini sanmıyorum. Yani "çözüm sürecini başlatalım, DEM'i Cumhur İttifakı'na çekelim" gibi basit bir mühendisliğin devrede olduğunu düşünmek bana fazlasıyla safça geliyor. Elbette kimse Kürt seçmeni etkileme ihtimalini tamamen dışlamaz; bu, siyasetin doğasında vardır. Ancak meselenin ana ekseni bu değildir.